Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar.
 - They had been working together for common interests.
Onlar yeni binada çalışmaktalar.
 - They have been working on the new building.
Makineleri çalıştırmaya devam etmeliyiz.
 - We have to keep the machines working.
Paranın bir hükmü kalmadığında sistemin tüm işleyişi durur.
 - When money ceases to have value, the entire system stops working.
Dokuz-beş işinde çalışmaktan bıktım.
 - I'm tired of working a nine-to-five job.
O benim iş arkadaşımdır.
 - He is my working mate.
Tom şu anda onun için çalışan on kişiye sahip.
 - Tom currently has ten people working for him.
Cuma akşamları, deniz aşırı ülkelerde eşleriyle birlikte çalışan bir grubumuz Chuck's Bar and Grill'de buluşurlar.
 - On Friday evenings, a group of us with spouses working overseas meet at Chuck's Bar and Grill.
İşletme mastırımı bitirme üzerinde çalışıyorum.
 - I'm working on finishing my MBA.
Şunu halletmek üzerine çalışıyoruz.
 - We're working on getting that done.
Yeterli zamanım olduğundan emin olmak için deli gibi çalışıyorum.
 - I'm working like crazy to make sure I have enough time.