Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
 - The president was forced to return to Washington.
Bir hafta içinde eve dönmek zorundayım.
 - I must return home within a week.
Bunu iade etmek istiyorum.
 - I'd like to return this.
Dün yeşil bir kanepe aldım, ama kapıdan sığdıramadım, bu yüzden geri iade etmek zorunda kaldım.
 - I bought a green couch yesterday, but I couldn't fit it through the door, so I had to return it.
O onun aşkını geri çevirmedi.
 - He did not return her love.
Tom karşılık olarak ne bekliyor?
 - What does Tom expect in return?
Keşke iyiliğe karşılık verebilsem.
 - I only wish I could return the favor.