O bir sineğe bile zarar veremez.
 - She can't even harm a fly.
Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
 - She left without saying even a single word.
Fırtına daha da şiddetlendi.
 - The storm became even more violent.
İki ülke arasında kültürel değişim devam ederken, onların karşılıklı anlayışı daha da derinleşti.
 - As cultural exchange continued between the two countries, their mutual understanding became even deeper.
Her şey için görgü kuralı vardır, hatta bir seks partisinin bile.
 - There's proper etiquette for everything, even an orgy.
Hatta babama karşı onu destekledim.
 - I supported her even against my father.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
 - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun?
 - Do you even remember Tom?
Tom neredeyse her yere baktığını söylese bile Mary'yi bulamadı.
 - Tom couldn't find Mary even though he said he looked just about everywhere.
Neredeyse Tom'u hatırlamıyorum.
 - I barely even remember Tom.
Kiminle buluşmaları gerektiğini dahi bilmiyorlardı.
 - They didn't even know who they were supposed to meet.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
 - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.