Bahçe çıplak ve kahverengi.
 - The garden is bare and brown.
Çıplak ayakla sıcak kumda yürüyemeyiz.
 - We cannot walk on the hot sand with bare feet.
O kadar ürkmüştü ki yalınayak dışarı koştu.
 - He was so startled that he ran outside barefoot.
Tom yalınayak gitmeye karar verdi.
 - Tom decided to go barefoot.
Süpermarketteki raflar neredeyse bomboştu.
 - The shelves in the supermarket were almost bare.
Bir kase meyvenin dışında mutfak masası bomboştu.
 - The kitchen table was bare except for a bowl of fruit.
Raflar oldukça boştu.
 - The shelves were pretty bare.
Taşındığımızda daire tamamen boştu.
 - The apartment was completely bare when we moved in.
O zamanlar âdet olduğu üzere, yalınayaktı.
 - Her feet were bare, as was the custom in those days.
Kumda yalınayak yürümekten hoşlanır mısın?
 - Do you enjoy walking barefoot on the sand?
Birçok ağaç kışın yapraksızdır.
 - Many trees are bare in winter.
Ağaçlar zaten yapraksız.
 - The trees are already bare.