Turkish - Turkish
Definition of so if in Turkish Turkish dictionary
- herif
- Erkek eş, koca
- herif
- Teklifsiz konuşmada adam: "Adamlar yüz kiloluk bir yükü tüy gibi kaldırırken hafif sıklet herifi kaldıramıyorlardı."- B. Felek
- HERİF
- (Osmanlı Dönemi) Bak: Harif
- herif
- Adam
- herif
- Güven vermeyen, aşağı görülen, bayağı kimse
Related Terms
French - Turkish
Definition of so if in French Turkish dictionary
- soif
- şiddetli istek
- soif
- susama
- soif
- hararet, susuzluk
- soif
- susuzluk
Related Terms
Turkish - English
Definition of so if in Turkish English dictionary
- herif
- guy
You guys are totally clueless.
-Siz acayip kılıklı herifler tamamen cahilsiniz.
Come on let's catch that guy.
-Hadi yakalayalım şu herifi.
- herif
- {i} Dick
- herif
- bird
- herif
- {i} customer
- herif
- {i} fucker
- herif
- sod
The lucky sod just won the lottery.
-Şanslı herif az önce piyangoyu kazandı.
- herif
- bod
- herif
- (Argo) g
- herif
- mug
- herif
- bloke
I can't stand that bloke.
-Şu herife hiç tahammül edemiyorum.
- herif
- bastard
- herif
- twerp
- herif
- johnny
- herif
- beggar
- herif
- bugger
- herif
- bozo
- herif
- dick [(Konuşma Dili)]
- herif
- bozo [(Konuşma Dili)]
- herif
- fellow, beggar, guy, bloke, bastard
- herif
- sod [sl.]
- herif
- bugger [sl.]
- herif
- josser [sl.]
- herif
- varlet
- herif
- scoundrel
- herif
- bloke [sl.]
- herif
- blighter [(Konuşma Dili)]
- herif
- stooge
- herif
- mug [(Konuşma Dili)]
- herif
- (Konuşma Dili) fellow, guy
- herif
- fucker [sl.]
- herif
- cuss [(Konuşma Dili)]
- herif
- dog [(Konuşma Dili)]
- herif
- fellow
He is such a lazy fellow.
-O, çok tembel bir heriftir.
This fellow is an artist!
-Bu herif bir sanatçı!
- herif
- buster [(Konuşma Dili)]
- herif
- cove [(Konuşma Dili)]
- herif
- prov. husband
- herif
- varmint
- herif
- {i} buster
- herif
- sirrah
- herif
- {i} blighter
- herif
- {i} cuss
- herif
- {i} josser
Related Terms
French - English
Definition of so if in French English dictionary
- soif
- {n} thirst
He said he was hungry, and then he added that he was also thirsty.
-Il a dit qu'il avait faim, puis il a ajouté qu'il avait également soif.
Some kinds of food make one thirsty.
-Certains aliments donnent soif.
- soif
- {n} thirst, thirstiness
- soif
- {n} thirstiness
- soif
- thirstier
- soif
- thirsted
- soif
- thirsts
Related Terms
so if
Turkish pronunciation
sō îfPronunciation
/ˈsō əf/ /ˈsoʊ ɪf/
Resimler
History
Favorites