Definition of sevgiyle in Turkish English dictionary
- fondly
- fond
Absence makes the heart grow fonder.
- Ayrılık kalbi sevgiyle doldurur.
- affectionately
Tom smiled at Mary affectionately.
- Tom sevgiyle Mary'ye gülümsedi.
- with love
It's simple, but made with love.
- Bu basit ama sevgiyle yapılmış.
- Sevgi
- (isim) Love
There's nothing more expensive than love.
- Sevgiden daha pahalı bir şey yoktur.
When poverty comes in at the door, love flies out the window.
- Yoksulluk kapıdan içeri girdiğinde, sevgi pencereden dışarı uçar.
- sevgiyle anmak
- cherish
- sevgiyle anılan
- cherished
- sevgiyle bağlı
- attached
- sevgiyle kal
- stay with love
- sevgiyle anılarak
- cherishedly
- sevgiyle eğitme
- affection training
- sevgiyle karşılanmak
- be welcomed with love
- sevgiyle karşılanmak
- be greeted with love
- sevgi
- affection
Jessie shook Joseph's hand and greeted him with affection.
- Jessie, Joseph'le tokalaştı ve sevgi ile onu selamladı.
She has a great affection for her parents.
- Onun anne ve babasına büyük sevgisi var.
- sevgi
- attachment
I feel a strong attachment to this house.
- Bu eve güçlü bir sevgi bağı hissediyorum.
- sevgi
- {i} woo
- sevgi
- spot
- sevgi
- dilection
- sevgi
- favor
- sevgi
- fondness
- sevgi
- affinity
- sevgi
- dearness
- sevgi
- sympathy
You often find that sympathy turns into love.
- Sempatinin sevgiye dönüştüğüne sık sık rastlarsınız.
- sevgi
- agape
- sevgi
- {i} compassion
- sevgi
- endearment
In Russian, the words for caress, endearment and least weasel are homonymous and possibly related etymologically.
- Rusçada okşamak, sevgi ile bayağı gelincik sözcükleri eşsesli ve muhtemelen etimolojik olarak ilişkilidirler.
- sevgi
- predilection
- sevgi
- affections
The world needs more affections.
- Dünyanın daha fazla sevgiye ihtiyacı var.
Kisses, hugs, affections... it was all fake.
- Öpücükler, sarılmalar, sevgiler ... hepsi sahteydi.
- sevgi
- sympathies
- sevgi
- ın love
- sevgi
- love all
- sevgi
- piety
- sevgi
- love, affection
- sevgi
- {i} liking
