second that

listen to the pronunciation of second that
English - Turkish
aynı fikirdeyim
katılıyorum
agree
{f} kararlaştırmak
agree
{f} hemfikir olmak
agree
{f} yaramak
agree
{f} uyuşmak

Sıfatın ismiyle uyuşmak zorunda olduğunu unutma. - Don't forget that the adjective must agree with its noun.

agree
uymak (bir başka şeye)
agree
uzlaşmak
agree
kabul et

Kızın ebeveynleri onun ricasını kabul etti. - The girl's parents agreed to her request.

Projede birlikte çalışmayı kabul ettiler. - They agreed to work together on the project.

agree
anlaşma sağlamak
agree
mutabık olmak
agree
(Politika, Siyaset) mutabakata varmak
agree
mutabık kalmak
agree
{f} aynı fikirde olmak

Onunla aynı fikirde olmak zorundayım. - I have to agree with him.

Onlarla aynı fikirde olmak zorundayım. - I have to agree with them.

agree
katılıyorum

Ben kesinlikle size katılıyorum. - I agree with you absolutely.

Ben prensip olarak yasağa katılıyorum fakat uygulamada oldukça zor olacak. - I agree with the ban in principle, but in practice it will be extremely difficult.

agree
agree to bir konuda mutabık kalmak
agree
tatlı
agree
iyi

Hepimiz bunun iyi bir fikir olduğunu kabul ettik. - We all agreed it was a good idea.

İstiridye bana iyi gelmiyor. - Oysters don't agree with me.

agree
{f} razı olmak, rıza göstermek; mutabık olmak
agree
mutabık

Biz neredeyse hiçbir şeyde mutabık kalmayız. - We hardly ever agree on anything.

Biz indirim oranı üzerinde mutabık kaldık. - We have agreed on the rate of discount.

agree
muvafakat etmek kabul etmek
agree
uygun

Bizim planımız için uygun musun? - Are you agreeable to our plan?

Onu başkan olarak seçmeyi uygun buldular. - They agreed to elect him as president.

English - English
agree
second that

    Hyphenation

    sec·ond that

    Turkish pronunciation

    sekın dhıt

    Pronunciation

    /ˈsekən ᴛʜət/ /ˈsɛkən ðət/
Favorites