savmak

listen to the pronunciation of savmak
Turkish - English
stave off

General Andrews sent for more reinforcements to stave off the enemy troops. - General Andrews düşman askerlerini savmak için daha fazla takviye gönderdi.

to send away, to turn away; to get rid of; to avoid, to escape; to get over (an illness)
head off
stop
drive away
brush off
dismiss
to get rid of (someone)
get rid of
to get over, get rid of (an illness); to get through (a difficulty, a trying experience) successfully
ward off
brush
escape
evade
get over
turn away
avoid
sav
{i} assertion
sav
argument

Why did the lawyer lose in the argument? - Avukat savunmada niçin kaybetti?

He presented an argument for the war. - Savaş için bir kanıt sundu.

satıp savmak
sell up
satıp savmak
to sell all one has
baştan savmak
skirt
baştan savmak
put off
başından savmak
get rid of
ikili savmak
bit
sav
(İnşaat) hypothesis
sav
thesis

The defense of the master thesis is just happening next month. - Yüksek lisans tezinin savunması sadece önümüzdeki aya rastlıyor.

I am writing a thesis about international disputes after World War II. - II. Dünya Savaşı'ndan sonraki uluslararası anlaşmazlıklar hakkında bir tez yazıyorum.

sav
theorem
sav
proposition
sav
allegation
sav
peace be upon him
sav
pbuh
başından savmak
shake off
başından savmak
evade
başından savmak
doff
başından savmak
shift
başından savmak
to get rid of, to send away, to send sb packing
başından savmak
jettison
başından savmak
give smb. the run around
belayı savmak
to drive trouble away, escape from trouble
sav
log. thesis, proposition
sav
claim, assertion; argument
sav
position

This position makes me feel extremely vulnerable. - Bu pozisyon beni son derece savunmasız hissettiriyor.

sav
pretension
sav
word, saying
sav
law indictment, allegation, charge
sav
thesis, claim, assertion, allegation " tez, iddia; word; proverb
sav
contention
savma
standoff
sırasını savmak
to have done one's turn
yasak savmak
1. (for something) to do in a pinch, just to pass muster, get one by and no more, get you through and no more, just barely to suffice, just to come up to the mark. 2. (for something) to be done merely for the sake of form, be done merely for the sake of etiquette or propriety
Turkish - Turkish
Sıkıcı bir durumu geçirmek, atlatmak
İstenmeyen birini yanından uzaklaştırmak
Vakti geçmek
Geçirmek
İşleyip geçmek, tesir etmek
atlatmak
sav
dava
sav
Sav veya tez, bilimsel yöntemde belli on bilgilere dayanılarak, henüz kanıtlanmamış fakat mevcut bilgilerle mantıksal olarak çelişmeyen, bilimsel araştırma sürecinde doğrulanmaya çalışılan düşüncelerdir. Edebiyat dalında ise sav; atasözü anlamına gelmektedir. Bu kökten türeyen "savcı" kelimesi ise on bilgiye dayanarak, kanıtlanabilir bir düşünceyi ortaya koyan kişiyi ifade eder
SAV
(Osmanlı Dönemi) Niyyet
SAV
(Osmanlı Dönemi) Vatan
SAV
(Hukuk) İddia, defi
Sav
tez
Savma
def
sav
Eski Türklerde atasözü, tez
sav
Tanıtlanması gereken önerme, tez
sav
Atasözü
sav
İddia, tez: "Eleştiricilerimiz nasıl olur da böyle bir savda bulunabilirler?"- N. Cumalı
sav
İddia, tez
sav
Haber, söz
savma
Savmak işi
savmak
Favorites