sasirmis

listen to the pronunciation of sasirmis
Turkish - English

Definition of sasirmis in Turkish English dictionary

şaşırmış
at a loss

It got dark and I was at a loss what to do. - Hava kararmıştı ve ne yapacağımı şaşırmıştım.

Tom was at a loss to explain where the money had gone. - Tom paranın nereye gittiğini açıklamak için ne yapacağını şaşırmış.

şaşırmış
amazed

She was amazed at the sight of the ghost. - O hayalet görünce şaşırmıştı.

The experts were amazed, too. - Uzmanlar da şaşırmıştı.

şaşırmış
taken aback

Tom seemed taken aback. - Tom şaşırmış görünüyordu.

You seemed taken aback. - Şaşırmış görünüyordun.

şaşırmış
all at sea
şaşırmış
perplexed

He was utterly perplexed. - O son derece şaşırmıştı.

şaşırmış
confounded
şaşırmış
wondering
şaşırmış
punch drunk
şaşırmış
twisted
şaşırmış
puzzled

He was puzzled at the question. - O, soruya şaşırmıştı.

Tom seemed to be puzzled. - Tom şaşırmış görünüyordu.

şaşırmış
disoriented

Tom appears disoriented. - Tom şaşırmış görünüyor.

Tom seems disoriented. - Tom şaşırmış görünüyor.

şaşırmış
baffled

Tom's parents were baffled. - Tom'un ebeveynleri şaşırmıştı.

şaşırmış
blank
şaşırmış
distracted

Tom looked a little distracted. - Tom biraz şaşırmış görünüyordu.

I've been pretty distracted. - Ben oldukça şaşırmıştım.

şaşırmış
lost

Tom looks lost and confused. - Tom kaybolmuş ve şaşırmış gibi görünüyor.

şaşırmış
confused

Tom looks utterly confused. - Tom son derece şaşırmış görünüyor.

Tom looks lost and confused. - Tom kaybolmuş ve şaşırmış gibi görünüyor.

şaşırmış
bewildered

Tom seemed to be bewildered. - Tom şaşırmış görünüyordu.

Tom was shocked and bewildered. - Tom şok olmuştu ve şaşırmıştı.

şaşırmış
surprised

John was too surprised to say anything. - John, bir şey söyleyemeyecek kadar çok şaşırmıştı.

Tom seemed genuinely surprised when I told him that Mary had left town. - Mary'nin kasabayı terk ettiğini ona söylediğimde, Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.

şaşırmış
all out
şaşırmış
aghast
şaşırmış
astonished

We were astonished when we saw their wounds. - Onların yaralarını gördüğümüzde şaşırmıştık.

She stood astonished at the sight. - Görünüşte şaşırmış gibi duruyordu.

şaşırmış
bemused
şaşırmış
bushed
şaşırmış
mazy
şaşırmış
abashed
şaşırmış
mystified

I'm just as mystified as you are. - Sadece senin kadar şaşırmışım.

Tom looked mystified. - Tom şaşırmış görünüyordu.

şaşırmış
flabbergasted

Everyone was just flabbergasted that she was able to get pregnant at 48. - Onun 48 yaşında hamile kalabildiğine herkes çok şaşırmıştı.

şaşırmış
agape
şaşırmış
distraught
şaşkın, şaşırmış, şaşakalmı
confused, disoriented, şaşakalmı
şaşır
befuddle
şaşır
surprize at
şaşır
surprize by
şaşır
be amazed at
şaşır
befuddled
pek şaşırmış halde
at one's wit's end
yolunu şaşırmış
afield
yönünü şaşırmış
disoriented

Tom is a little disoriented. - Tom biraz yönünü şaşırmış.

Tom looked disoriented. - Tom yönünü şaşırmış görünüyordu.

çok şaşırmış
wonder struck
sasirmis
Favorites