sığınmak

listen to the pronunciation of sığınmak
Turkish - English
turn to
take refuge in
take to
harbor
to take shelter in (a place); to take refuge behind (someone)
take shelter in
nestle
to take shelter in, to take refuge (in); to crouch down
take sanctuary
(Hukuk) to take refuge
refuge
harbour [Brit.]
defect
asylum
crouch down
shelter

They looked for a place to take shelter from the rain. - Onlar yağmurdan sığınmak için bir yer aradı.

I had to take shelter under a tree. - Ben bir ağacın altına sığınmak zorunda kaldım.

have recourse to
take cover
take shelter

They looked for a place to take shelter from the rain. - Onlar yağmurdan sığınmak için bir yer aradı.

I had to take shelter under a tree. - Ben bir ağacın altına sığınmak zorunda kaldım.

take refuge
fall back upon a thing
sanctuary
{f} harbour
haven
Yaradana sığınmak
take refuge in God
Yaradana sığınmak
resort to God
Yaradana sığınmak
seek refuge in God
sığınma
shelter

There is an urgent need for shelter. - Sığınma için acil bir ihtiyaç vardır.

They looked for a place to take shelter from the rain. - Onlar yağmurdan sığınmak için bir yer aradı.

sığınma
political asylum
arkasına sığınmak
to take refuge behind something
arkasına sığınmak
hide behind
Yaradana sığınmak
mustering strength

Yaradana sığınıp suratına bir Osmanlı tokadı indiriverdi. - He mustered his strength and gave him a whomping cuff on the face.

afına sığınmak
to trust that (someone) will pardon one (a polite formula)
etekine yapışmak/sığınmak
to take refuge behind, seek protection in (someone)
kanatı altına sığınmak
to take refuge under the wing of
sığın
fallow deer
sığınma
sanctuary

Tom donated his estate to create a wildlife sanctuary. - Tom bir yaban hayatı sığınma evi yaratmak için mülkünü bağışladı.

sığınma
defection
sığınma
taking shelter
sığınma
taking refuge
sığınma
(Hukuk) asylum

My ancestors hoped to find political asylum. - Atalarım siyasi sığınma bulmayı ümit etmişlerdi.

They became citizens after receiving political asylum. - Onlar siyasi sığınma aldıktan sonra vatandaş oldu.

sığınma
taking sheltir (in a place); taking refuge (in)
yasanın himayesine sığınmak
(Hukuk) invoke
Turkish - Turkish
Genellikle siyasi sebeplerle kendi ülkesinden kaçıp başka ülkeye gitmek, iltica etmek
Tehlikelerden kaçarak güvenilir bir yere çekilmek
Güvenmek, yardım istemek veya ummak: "Kendisini küçük gören bir millet, insaniyet şefkatine sığınarak yaşayamaz."- O. S. Orhon
Korunmak amacıyla bir yere veya birine başvurmak, başkalarının yardım ve korunmasına ihtiyaç duymak: "Karı koca o evlerden birinde bir odacığa sığınmıştık."- R. N. Güntekin
Güvenmek, yardım istemek veya ummak
Korunmak amacıyla bir yere veya birine başvurmak, başkalarının yardım ve korunmasına ihtiyaç duymak
(Osmanlı Dönemi) LECA'
iltica etmek
sığın
Ala geyik
sığın
Alageyik
sığın
Alageyiğin erkeğine verilen ad
sığınma
Yarış sırasında, rüzgârın etkisinden korunmak için başka bir yarışçının arkasına sinme
sığınma
Sığınmak işi, iltica: "Her millette halk tabakası hisler ve heyecanlar tesir altında sanata sığınma, sanattan faydalanma ve avunma ... ihtiyacı duyar."- R. H. Karay
sığınma
Sığınmak işi, iltica
sığınma
(Osmanlı Dönemi) ilticâ
sığınma
(Osmanlı Dönemi) tahassun
sığınmak
Favorites