sıçrat

listen to the pronunciation of sıçrat
Turkish - English
{f} splash

The baby was splashing in the bathtub. - Bebek küvette su sıçratıyordu.

A passing car splashed water on us. - Geçen bir araba üzerimize su sıçrattı.

{f} spattering
{f} spatter
{f} sloshed
{f} splashing

Didn't you ever put on rubber boots as a kid and have fun splashing water in puddles? - Sen hiç bir çocuk olarak lastik çizmelerini giymedin mi ve su birikintisinde su sıçratarak eğlenmedin mi?

Tom kept splashing water in Mary's face. - Tom Mary'nin yüzüne su sıçratmaya devam etti.

sıçra
(Bilgisayar) jump to
sıçra
{f} jumping
sıçra
(Bilgisayar) jump

The kangaroo jumps very high. - Kangurular çok yüksek sıçrarlar.

The dog jumped up and caught the ball. - Köpek sıçradı ve topu yakaladı.

sıçra
{f} gambol
sıçra
{f} leaped

Tom leaped from his seat. - Tom koltuğundan sıçradı.

Tom leaped at Mary and tried to strangle her. - Tom, Mary'ye sıçradı ve onu boğmaya çalıştı.

sıçra
{f} leapt

The dog leapt and caught the disk in midair. - Köpek sıçradı ve havada diski yakaladı.

sıçra
{f} leap

Think before you leap. - Sıçramadan önce düşün.

Tom leaped at Mary and tried to strangle her. - Tom, Mary'ye sıçradı ve onu boğmaya çalıştı.

sıçra
{f} spring

That idea was a springboard for further discussions about sex. - Bu fikir seks hakkında daha fazla tartışmalar için bir sıçrama tahtasıydı.

sıçra
hop up
sıçra
{f} dart
sıçra
hop

Sami hopped from the bed. - Sami yataktan sıçradı.

sıçrat
Favorites