sözleşmesiz

listen to the pronunciation of sözleşmesiz
Turkish - English

Definition of sözleşmesiz in Turkish English dictionary

sözleşme
engagement

I have a previous engagement. - Bir önceki sözleşmem var.

Tom has broken our engagement. - Tom sözleşmemizi bozdu.

sözleşme
contract

The contract was rather loose. - Sözleşme oldukça gevşek.

The contract is in the bag, so let's go out and celebrate. - Sözleşme çantada, öyleyse kutlamak için dışarı çıkalım.

sözleşme
agreement

The details of the agreement are set forth in the contract. - Anlaşmanın ayrıntıları sözleşmede belirtilir.

Tom nodded his agreement. - Tom sözleşmesini başı ile onayladı.

sözleşme
charter
sözleşme
articles

I don't censor their articles. - Onların sözleşmelerini sansürlemem.

sözleşme
indenture
sözleşme
deed
sözleşme
agreement contract
sözleşme
compact
sözleşme
covenant
sözleşme
{i} contracting
sözleşme
{s} contractual
sözleşme
oral contract
sözleşme
pact
sözleşme
(Hukuk) contract, convention, pact
sözleşme
agreement; contract
sözleşme
mutually promising
sözleşme
agreement, contract, compact, covenant, bond
sözleşme
(Hukuk) (uluslar arası) convention
sözleşme
(Avrupa Birliği) convention

Is Mexico a signatory to the Geneva Convention? - Meksika, Cenevre Sözleşmesi'nde imza sahibi mi?

Bush respects the Geneva Convention. - Bush Cenevre Sözleşmesine saygı duyuyor.

Turkish - Turkish
Sözleşmeye dayanmayan, sözleşme yapılmamış olan, mukavelesiz, kontratsız
Sözleşme yapılmayarak, sözleşme olmaksızın
kontratsız
mukavelesiz
Sözleşme
mukavele
Sözleşme
(Hukuk) KAVİLLEŞME
Sözleşme
kontrat
Sözleşme
mukavelename
sözleşme
Bu işlemi gösteren belge, mukavelename
sözleşme
Sözleşmek işi
sözleşme
Hukuki sonuç doğurmak amacıyla iki veya daha çok kişinin veya kuruluşun karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla gerçekleşen işlem, bağıt, akit, mukavele, kontrat: "Anayasa, her şeyden önce bütün vatandaşların uymak zorunda olduğu bir toplum sözleşmesidir."- N. Cumalı