Hey, guess what? There's a country called Brazil! You don't say..
You didn't do a very good job, I said.
 - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
It doesn't matter what he said.
 - Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
 - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
She told me that she had bought a CD.
 - Bana bir CD aldığını söyledi.
I've got nothing to say to him.
 - Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
Please say it in English.
 - Lütfen onu İngilizce olarak söyle.
He hasn't said anything publicly, but in confidence he told me he's getting married.
 - O bana alenen bir şey söylemedi ama sır olarak o bana evleneceğini söyledi.
Tom said I looked confident.
 - Tom kendimden emin göründüğümü söyledi.
Please tell me where you will live.
 - Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.
Tell me which of the two cameras is the better one.
 - İki kameradan hangisinin daha iyi olduğunu bana söyle.
He received a telegram saying that his mother had died.
 - O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.
He sent me a letter saying that he'd arrive at ten tomorrow morning.
 - O bana yarın sabah onda varacağını söyleyen bir mektup gönderdi.
Tom kept his mouth shut and didn't tell anyone what had happened.
 - Tom ağzını kapalı tuttu ve ne olduğunu kimseye söylemedi.
If you don't have anything nice to say, keep your mouth shut.
 - Söyleyecek güzel bir şeyin yoksa ağzını kapalı tut.