Seni rahat ettirebilmek için elimden gelen her şeyi yaparım.
 - I'll do whatever I can to make it easy for you.
Çocuklarımın okul maliyetini bildiğim için, bir bira ile rahatlamak ya da boş vermek imkansız.
 - Knowing how much school for my kids is costing, it's impossible to relax with a beer and take it easy.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
 - Speaking English is not easy.
Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
 - To be always honest is not easy.
Şeyleri her zaman çok basite alıyorsun.
 - You always take things too easy.
Bu basit sandalye oldukça rahattır.
 - This easy chair is quite comfortable.
İstatistikler kolayca yanlış yorumlanabilir.
 - Statistics are easy to misinterpret.
Sami'nin her zaman kolayca ulaşabileceği hapları vardı.
 - Sami always had pills within easy reach.
Bu elektronik sözlüğün işe yarar şeylerinden biri herhangi bir yere kolaylıkla taşınabilmesidir.
 - The convenient thing about this electronic dictionary is that it's easy to carry anywhere.
Radyoda doğal olarak konuşmak kolay değil.
 - It is not easy to speak naturally on the radio.
Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.
 - It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.
Doğuştan oldukça uysal bir adam.
 - He is by nature quite an easy-going man.
Aynı anda hem geçimsiz hem de uysal, hem hoş hem de katısın. Ne seninle, ne de sensiz yaşayabilirim.
 - You are difficult and easy, pleasant and bitter at the same time; I can't live with or without you.
The teacher gave an easy test to her students.