Her neyse, bu zor konuyu gündeme getirebildiğin için memnunum.
- Anyway, I'm glad you were able to broach this difficult subject.
Her neyse, asla bilmeyeceksin.
- Anyway, you'll never know.
Tom hava durumu ne olursa olsun gitmek niyetinde.
- Tom intends to go regardless of the weather.
Oda arkadaşım, filmlere para harcama söz konusu olduğunda, müsriftir; o fiyatı ne olursa olsun, onları piyasaya çıktığı gün alıyor.
- My roommate is prodigal when it comes to spending money on movies; he buys them the day they're released, regardless of price.
Her neyse, daha fazla zamanını almayacağım.
- Anyway, I won't take up any more of your time.
Her neyse, ben sizin meşgul olmak zorunda olduğunuzu biliyorum, bu yüzden gideyim.
- Anyway, I know you must be busy, so let me go.
Nasıl olsa onu yapardım.
- I would've done that anyway.
“Yabancı bir dil öğrenmek istemez misin?” — “Boş versene. Bugünlerde nasıl olsa herkes İngilizce konuşuyor!”
- Wouldn't you like to learn a foreign language? — Who cares? These days, everyone speaks English anyway!
Onu herhangi bir şekilde yapmayı planlıyorsan, ne kadar erken olursa, o kadar iyi.
- If you're planning on doing it anyway, the sooner, the better.
Yağmur yağıyor ama herhangi bir şekilde gideceğiz.
- It's raining, but we'll go anyway.
Pervasız kız tehlikeyi aldırmadan ağaca tırmandı.
- The reckless girl climbed the tree regardless of danger.
Kötü havaya aldırmadan dışarı çıkmaya karar verdim.
- Regardless of the bad weather, I decided to go out.
Tom iyi hissediyordu, ama her halükarda çalışmaya gitti.
- Tom didn't feel well, but he went to work anyway.
Her halükarda, onu kesinlikle yeniden görmek zorundayım.
- Anyway, I've definitely got to see her again.
Tom ayrıntılara girmek için eğilimli görünmüyordu ve ben zaten bütün detayları gerçekten bilmiyordum.
- Tom didn't seem inclined to elaborate and I didn't really want to know all the details anyway.
Zaten ondan asla hoşlanmadım.
- I never liked that one anyway.
Neden her durumda burada olmak zorundayım?
- Why do I have to be here anyway?
Ne olursa olsun gitmek istemedim.
- I didn't want to go anyway.
Hayırlısı diyelim yine de.
- Let's hope for the best anyway.
Tom ondan hoşlanmadı ama yine de onu satın aldı.
- Tom didn't like it, but he bought it anyway.
Tatiana knew the cauliflower was purple, but she ate it regardless.
Tatiana ate the cauliflower regardless of its colour.
... inequality every human being regardless a brace ...
... regardless of where the facts lead us, to make sure folks are held accountable and it ...