rahatlat

listen to the pronunciation of rahatlat
Turkish - English
reassure

Sarah's young friends were starting to be scared. Only she kept her cool and reassured her friends. - Sarah'nın genç arkadaşları korkmaya başladı. Sadece o soğukkanlılığını korudu ve arkadaşlarını rahatlattı.

ease

Tom tried to put Mary at ease. - Tom Mary'yi rahatlatmaya çalıştı.

His smile put her at ease. - Onun tebessümü onu rahatlattı.

rahatlat
Favorites