O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- She often eats breakfast there.
Bu sabah kahvaltı yapmadım.
- I didn't have breakfast this morning.
Sabah kahvaltısı tabakları hâlâ lavabonun içerisindeydi.
- The breakfast dishes were still in the sink.
Sabah kahvaltısını sekizde yedim.
- I ate breakfast at eight.
Hızlı bir kahvaltı yaptım.
- I had a quick breakfast.
Genellikle hafif bir kahvaltı yaparım.
- I usually have a light breakfast.
Sami, kahvaltı etmek için bara geldi.
- Sami came to the bar to eat breakfast.
O, ailesinin geçimini sağlayamaz.
- He is unable to provide for his family.
Onların, geçimini sağlayacak bir sürü çocukları vardı.
- They had a lot of children to provide for.
Senin ve erkek kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamak için elimden gelenin en iyisini yapıyorum.
- I'm trying my best to provide for you and your brother.
Senin ve kız kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamak için elimden gelenin en iyisini yapıyorum.
- I'm trying my best to provide for you and your sister.