İki kere iki dört eder.
 - Two times two is four.
Tom aynı fıkrayı bana on kereden fazla anlattı.
 - Tom has told me that same joke more than ten times.
Film yıldızı söylediği bütün düşüncesiz şeylerden dolayı hatasını kabul etmekte defalarca zorlandı.
 - The movie star ate crow many times because of all the thoughtless things she said.
Tom defalarca Boston'da bulundu.
 - Tom has been to Boston many times.
O otobüs günde kaç kez çalışır?
 - How many times a day does that bus run?
Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.
 - These medicines should be taken three times a day.
Işık dünyanın etrafında bir saniyenin 7.5 katı hızında seyahat eder.
 - Light travels around the earth seven and a half times a second.
Avustralya, Japonya'dan yaklaşık yirmi kat daha büyüktür.
 - Australia is about twenty times larger than Japan.
O metotlarında zamanın gerisindedir.
 - He's behind the times in his methods.
Seni gerçekten ilginç bulduğum zamanlar var.
 - There are times when I find you really interesting.
İyi günleri hatırlayalım.
 - Let's remember the good times.
Sami şu an zor günler geçiriyor.
 - Sami is going through difficult times right now.
Bunu birkaç kez denedim.
 - I tried that a couple of times.
Birkaç kez denedi, ancak başarısız oldu.
 - He tried several times, but failed.
Öğretmen çocukları, yaramazlık ettiklerinde ya da çarpım tablolarını ezbere okuyamadıklarında döverdi.
 - The teacher caned the children if they misbehaved or were unable to recite their times tables.
O, bir yıldırım tarafından üç kez çarpıldı.
 - He has been struck by lightning three times.
Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
 - Times are tough. Try to be strong!
Diaoyu adaları çok eski çağlardan beri Çin toprağı olmuştur.
 - The Diaoyu Islands have been Chinese territory since ancient times.
Piramitler antik çağda inşa edildiler.
 - The pyramids were built in ancient times.
One times one is one.