He got a new CD player yesterday.
- O dün yeni bir CD oynatıcı aldı.
I tried to get Tom and Mary to play with John.
- Tom ve Mary'yi John'la oynatmaya çalıştım.
I am learning Japanese to play mahjong in Japan.
- Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.
Do you know how to play chess?
- Satranç oynamayı biliyor musun?
He is fond of playing tennis.
- O, tenis oynamaya düşkün.
Certainly, I like playing cards.
- Kesinlikle,kart oynamayı severim.
She didn't want him to play poker.
- O, onun poker oynamasını istemedi.
He used to play poker with us.
- O, bizimle poker oynardı.
I'm feeling a little frisky.
- Kendimi biraz oynak hissediyorum.
You think you can toy with me, but I don't play games.
- Benimle oynayabileceğini düşünüyorsun ama ben oyun oynamam.
Don't toy with her affections.
- Onun duyguları ile oyun oynama.
Don't play with that gun. It's not a toy.
- O silahla oynama, o bir oyuncak değil.
Bill often plays with toys by himself.
- Bill genellikle tek başına oyuncakları ile oynar.