Üzgünüm, muhtemelen yaklaşık 20 dakika gecikmiş olacağım.
 - Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.
Alışılageldiği üzere gecikmişti.
 - He was late as usual.
Bu iş yerinde, geç kalanlar için sert ve hızlı kurallar var.
 - The company has hard and fast rules against lateness.
Tom geç kalan tek kişiydi.
 - Tom was the only one who was late.
Son zamanlarda onu görmedim
 - I have not seen him lately.
Üç saat sonra eve geri döndü.
 - He returned home three hours later.
Geç olması hiç olmamasından daha iyidir.
 - Better late than never.
O, o kadar geç olmasına şaşırdı.
 - She was surprised that it was that late.
Hepimiz er ya da geç ölürüz.
 - We all die sooner or later.
Dr. Sadık o ölüme neyin neden olduğu hakkında hiçbir fikri olmadığını daha sonra itiraf etti.
 - Dr. Sadiq admitted later he had no idea what caused that death.
Araştırma enstitüsü, 1960'ların sonlarında kurulmuştur.
 - The research institute was established in the late 1960s.
Japonya ordusu 1931 yılının sonlarında Tokyo hükümetinin kontrolünü ele geçirdi.
 - Japan's army took control of the government in Tokyo in late 1931.
Rahmetli arkadaşımın kızı Babamın ruhu için dua edeceğim. dedi.
 - My late friend's daughter said, I will pray for my father's soul.
Maria'nın rahmetli kocası bir kemancıydı.
 - Maria's late husband was a violinist.