Bir kerede iki yerde olamazsın.
 - You can't be at two places at once.
Mary ondan aynı şeyi bir kereden fazla açıklamasını istediğinde, Tom bundan nefret ediyor.
 - Tom hates it when Mary asks him to explain the same thing more than once.
Birdenbire, tiz bir çığlık duydum.
 - All at once, I heard a shrill cry.
Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
 - Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
Bu işlerin hepsini bir defada yapmaya çalışma.
 - Don't try to do all these things at once.
En azından ayda bir defa anne babana yazmayı unutmamalısın.
 - You must not forget to write to your parents at least once a month.
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
 - I met him once when I was a student.
O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
 - That dispute has been settled once and for all.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
 - I never mentioned you once.
Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım.
 - Once I retire, I will dedicate my whole time to Tatoeba.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
 - You'll understand once you have kids.