Kadınlar bir azınlık değildir.
 - Women are not a minority.
Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı.
 - A small, but vocal minority, disrupted the meeting.
Sergi ufak bir skandala neden oldu.
 - The exhibition caused a minor scandal.
Tom ufak yaralar aldı.
 - Tom received minor injuries.
Bu sadece küçük bir başarısızlık.
 - It's only a minor setback.
Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
 - We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
Almanya'da 18 yaşından küçükseniz reşit olmayan bir kimsesinizdir.
 - In Germany you're a minor if you're younger than 18 years old.
Reşit olmayan birinin refahını tehlikeye düşürdüğünüz için tutuklusunuz.
 - You're under arrest for endangering the welfare of a minor.