Her insanın yapacak bir görevi vardır.
 - Each person has a duty to do.
Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
 - The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
Ben sadece vazifemi yapıyorum.
 - I'm only doing my duty.
Ne olursa olsun vazifemizi yerine getirmeliyiz.
 - Come what may, we must do our duty.
Senin görevin ülkeni bir yabancı işgalinden kurtarmak.
 - Your duty is to save your country from a foreign invasion.
İşi bitirmek sizin göreviniz.
 - It's your duty to finish the job.
Bu mallar için gümrük vergisi yok.
 - These goods are free of duty.
Bu mallar gümrük vergisinden muaftır.
 - These articles are all exempt from duty.
Bu bir gümrüksüz-mallar mağazası mı?
 - Is this a duty-free shop?
Bu mallar için gümrük vergisi yok.
 - These goods are free of duty.
Ödevsiz hak, imtiyazdır.
 - A right without a duty is a privilege.
Bu mallar için gümrük vergisi yok.
 - These goods are free of duty.
Vergi ödemenin bizim görevimiz olduğunu düşünüyorum.
 - We think that it's our duty to pay taxes.