Beklenmedik ziyaretçilerimiz vardı.
 - We had unexpected visitors.
Onunla oldukça beklenmedik bir şekilde tanıştım.
 - I met him quite unexpectedly.
Bir şey kesin; ummadık taş, baş yarabilir.
 - One thing's for sure: you can expect the unexpected.
Ne beklenmeyen bir zevk!
 - What an unexpected pleasure!
Tom için, kovulmak beklenmeyen bir şoktu.
 - For Tom, getting fired was an unexpected shock.
Ve sonra umulmayan bir şey cereyan etti.
 - And then something unexpected occurred.
Umulmayan şeyden korkma ama kendini buna hazırla.
 - Do not fear the unexpected, but be prepared for it.
Aniden umulmadık bir şey meydana geldi.
 - Suddenly, something unexpected happened.
Üç yıllık yokluğun ardından umulmadık bir şekilde ortaya çıktı.
 - He appeared unexpectedly after three years of absence.
O ansızın sana aptal dedi.
 - He unexpectedly called you stupid.
Her zaman davetsiz gelir mutluluk.
 - Happiness is always unexpected.
Davetsiz misafirleri sevmiyoruz.
 - We don't like unexpected guests.