Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı.
 - A small, but vocal minority, disrupted the meeting.
Tatoeba insanların azınlık dillerini öğrenmesine yardım edebilir.
 - Tatoeba can help people to learn minority languages.
Azınlık haklarını korumalıyız.
 - We have to stand up for minority rights.
Kadınlar bir azınlık değildir.
 - Women are not a minority.
Dan ufak yaralarla kurtuldu.
 - Dan survived with minor injuries.
Tom ufak bir kazaya karıştı.
 - Tom was involved in a minor accident.
Bana babamın servetinden küçük bir pay verildi.
 - I was given a minor share of my father's wealth.
Bu sadece küçük bir başarısızlık.
 - It's only a minor setback.
Önemsiz konularda her zaman endişe eder.
 - He always worries about minor points.
Tom'un yaralaları önemsiz sayılır.
 - Tom's injuries are considered minor.
ABD'nın Temsilciler Meclisi Azınlık Lideri Cumhuriyetçi John Boehnerdir.
Siyah sözcüğü zamanın azınlıklarının çoğunu temsil etti.
 - The word black represented most of the minorities of the time.
Etnik azınlıklara karşı hoşgörülü müsünüz?
 - Are you tolerant towards ethnic minorities?
Tom'un çalıştığı bar reşit olmayan kimselere alkollü içki sattığı için ruhsatını kaybetti.
 - The bar where Tom works lost its license because they had been selling alcoholic drinks to minors.
Almanya'da 18 yaşından küçükseniz reşit olmayan bir kimsesinizdir.
 - In Germany you're a minor if you're younger than 18 years old.
Tom'un çalıştığı bar reşit olmayan kimselere alkollü içki sattığı için ruhsatını kaybetti.
 - The bar where Tom works lost its license because they had been selling alcoholic drinks to minors.
The company claims it has hired several minorities since the complaint was lodged.
Most people agreed, but a sizable minority were upset by the decision.
Almost 4 million Canadians identified themselves as a visible minority in the 2001 Census, accounting for 13.4% of the total population.