O, tavukları darıyla besledi.
- He fed the chickens millet.
Germans are a frugal people.
- Almanlar tutumlu bir millettir.
All sorts of people live in Tokyo.
- Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
The United Nations sent peacekeepers to Bosnia.
- Birleşmiş Milletler Bosna'ya arabulucular gönderdi.
He gave his life for the nation.
- Hayatını milleti için verdi.
Denmark is the happiest country in the world according to the United Nations World Happiness Report.
- Danimarka, Birleşmiş Milletler Dünya Mutluluk Raporu'na göre dünyanın en mutlu ülkesidir.
I am a Turk and I love my country.
- Türk'üm milletimi ve ülkemi seviyorum.
Are nations the last stage of evolution in human society?
- Milletler insan toplumunda son evrim aşaması mı?
Hey everybody, listen up!
- Hey millet, kulak verin!
Thank you very much, everybody.
- Çok teşekkür ederim, millet.
I'll be right back, folks.
- Ben hemen döneceğim, millet.
Can I help you folks?
- Size yardım edebilir miyim millet?
She did it for the good of the community.
- O onu milletin iyiliği için yaptı.
Hang in there, folks.
- Orada bekleyin, millet.
My folks used to tell me stories about that.
- Benim millet bana onun hakkında hikayeler anlatırdı.
I congratulate him and Governor Palin for all they have achieved, and I look forward to working with them to renew this nation's promise in the months ahead.
- Başardıkları her şey için onu ve Vali Palin'i tebrik ediyorum ve önümüzdeki aylarda bu milletin sözünü yenilemek için onlarla çalışmaya can atıyorum.
Hey guys! What' up?.
Guys, that just wasn't good enough.
- Millet, bu sadece yeterince iyi değildi.
What were you guys talking about?
- Siz ne hakkında konuşuyordunuz millet?