Bazı kaçış vasıtaları bulmalıyız.
- We must devise some means of escape.
Balıkçı kendini yüzen bir tahta vasıtasıyla kurtardı.
- The fisherman saved himself by means of a floating board.
Onların hepsinin bağımsız araçları vardır.
- All of them have independent means.
Taşımacılık araçlarımız yok.
- We have no means of transportation.
O, kazandığından çok para harcıyor.
- He lives beyond his means.
Başarı çok para anlamına gelir, değil mi?
- Success means much money, doesn't it?
En kısa sürede işi durdurmak zorunda olduğunu bir SMS aracılığıyla bildirdim.
- I reported to him by means of an SMS that he had to stop his work as soon as possible.
Telefon bir iletişim aracıdır.
- The telephone is a means of communication.
İmkanlarının ötesinde yaşamamalısın.
- You must not live beyond your means.
İmkanlarımın üstünde yaşıyorum.
- I live above my means.
Mümkün olan tüm araçlar denendi.
- All possible means have been tried.
Bir araba, bir bisiklet, bir uçak, bir tekne ve bir tren tümü ulaştırma araçlarıdır.
- A car, a bicycle, an airplane, a boat, and a train are all means of transportation.
Astronomi asla yeni bir bilim değildir.
- Astronomy is by no means a new science.
Onun asla cesareti eksik değil.
- He is by no means wanting in courage.
Bunu kelimelerle tasvir etmek olanaksızdır.
- It is impossible to depict that by means of words.
Ayda bir milyon yen kazanmak kesinlikle olanaksızdır.
- It's by no means impossible to earn one million yen a month.
Onunla, Boeing diğer sorunların da olabileceği, ama mürettabat işini doğru şekilde yaparsa bir kazadan kaçınılabileceği anlamına gelir.
- By that, Boeing means that there may also have been other problems, but that an accident could have been avoided if the crew had done their job correctly.
Amnezi, hafıza kaybı anlamına gelir.
- Amnesia means loss of memory.
Onu ikna etmek için her yolu kullanmalıyız.
- We have to use every means to persuade him.
Mümkün olan tüm yollarla bir savaşı önlemeliyiz.
- We must prevent a war by all possible means.
O, kesin ölüm demektir!
- That means sure death!
Futbol Tom için her şey demektir.
- Football means everything to Tom.
Ne pahasına olursa olsun, onu istediğini söyledin!
- You said you wanted it by any means!
Şüphesiz onu ben yapacağım.
- I'll do it by all means.
Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
- I must save the drowning child by all means.
Some kind of writer. He didn't have to make a living; he had means.
... And I think that's part of what it means to be human. ...
... grounds, but they have awfully similar technological means to attain their ends. ...