O, resimler vasıtasıyla fikrini açıkladı.
- She explained her idea by means of pictures.
Bazı kaçış vasıtaları bulmalıyız.
- We must devise some means of escape.
Bir araba, bir bisiklet, bir uçak, bir tekne ve bir tren tümü ulaştırma araçlarıdır.
- A car, a bicycle, an airplane, a boat, and a train are all means of transportation.
Onların hepsinin bağımsız araçları vardır.
- All of them have independent means.
Başarı çok para anlamına gelir, değil mi?
- Success means much money, doesn't it?
Onlar kazandıklarından çok para harcıyorlar.
- They live beyond their means.
En kısa sürede işi durdurmak zorunda olduğunu bir SMS aracılığıyla bildirdim.
- I reported to him by means of an SMS that he had to stop his work as soon as possible.
İngilizce bir haberleşme aracıdır.
- English is a means of communication.
İmkanlarımın üstünde yaşıyorum.
- I live above my means.
İmkanlarının ötesinde yaşamamalısın.
- You must not live beyond your means.
Olası tüm araçları denedim.
- I tried all possible means.
Bir araba, bir bisiklet, bir uçak, bir tekne ve bir tren tümü ulaştırma araçlarıdır.
- A car, a bicycle, an airplane, a boat, and a train are all means of transportation.
Onun asla cesareti eksik değil.
- He is by no means wanting in courage.
Herkesi memnun etmek asla kolay değil.
- It is by no means easy to please everybody.
Tom olanaklarının ötesinde iyi yaşıyordu.
- Tom was living well beyond his means.
Ayda bir milyon yen kazanmak kesinlikle olanaksızdır.
- It's by no means impossible to earn one million yen a month.
Onunla, Boeing diğer sorunların da olabileceği, ama mürettabat işini doğru şekilde yaparsa bir kazadan kaçınılabileceği anlamına gelir.
- By that, Boeing means that there may also have been other problems, but that an accident could have been avoided if the crew had done their job correctly.
Bu işaret yürüme anlamına gelir.
- This signal means don't walk.
Onu ikna etmek için her yolu kullanmalıyız.
- We have to use every means to persuade him.
Mümkün olan tüm yollarla bir savaşı önlemeliyiz.
- We must prevent a war by all possible means.
Eğitim okula gitmekten daha fazla bir şey demektir.
- Education means something more than going to school.
Tatoeba Japoncada mesela demektir.
- Tatoeba means for example in Japanese.
Ne pahasına olursa olsun, onu istediğini söyledin!
- You said you wanted it by any means!
Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
- I must save the drowning child by all means.
İngiliz dili şüphesiz en kolay ve aynı zamanda uluslararası iletişimin en etkili aracıdır.
- The English language is undoubtedly the easiest and at the same time the most efficient means of international communication.
Some kind of writer. He didn't have to make a living; he had means.
... healthcare and services have the least means to afford it. ...
... third, it is the means to intervene more wisely and more effectively in the real world to ...