Balıkçı kendini yüzen bir tahta vasıtasıyla kurtardı.
- The fisherman saved himself by means of a floating board.
Bazı kaçış vasıtaları bulmalıyız.
- We must devise some means of escape.
Olası tüm araçları denedim.
- I tried all possible means.
Taşımacılık araçlarımız yok.
- We have no means of transportation.
Tom kazandığından çok para harcıyor.
- Tom lives beyond his means.
O, kazandığından çok para harcıyor.
- She lives beyond her means.
Dil bir iletişim aracıdır.
- Language is a means of communication.
Telefon bir iletişim aracıdır.
- The telephone is a means of communication.
Kendi imkanlarınla yaşamalısın.
- You should live within your means.
Bugün ütopya gerçekleşebilir bir imkansızlık anlamına geliyor.
- Utopia today means a realisable impossibility.
Taşımacılık araçlarımız yok.
- We have no means of transportation.
Mümkün olan tüm araçlar denendi.
- All possible means have been tried.
Onun asla cesareti eksik değil.
- He is by no means wanting in courage.
Herkesi memnun etmek asla kolay değil.
- It is by no means easy to please everybody.
Tom olanaklarının ötesinde iyi yaşıyordu.
- Tom was living well beyond his means.
Bunu kelimelerle tasvir etmek olanaksızdır.
- It is impossible to depict that by means of words.
Eğer patronun seni kovarsa, bu işten atıldığın anlamına gelir.
- If your boss sacks you, it means you're fired.
Amnezi, hafıza kaybı anlamına gelir.
- Amnesia means loss of memory.
O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.
- He contrived a means of speaking to Nancy privately.
Mümkün olan tüm yollarla bir savaşı önlemeliyiz.
- We must prevent a war by all possible means.
O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.
- He contrived a means of speaking to Nancy privately.
O, kesin ölüm demektir!
- That means sure death!
Tatoeba Japoncada mesela demektir.
- Tatoeba means for example in Japanese.
Ne pahasına olursa olsun, onu istediğini söyledin!
- You said you wanted it by any means!
Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
- I must save the drowning child by all means.
Şüphesiz onu ben yapacağım.
- I'll do it by all means.
Some kind of writer. He didn't have to make a living; he had means.
... arched bridges navigation remains the most commonly used means of ...
... The idea of building such a powerful means of getting ...