maddeleri

listen to the pronunciation of maddeleri
Turkish - English
stuffs
third-person singular of stuff
madde
material

Japan depends on imports for raw materials. - Japonya ham madde açısından ithalata bağımlıdır.

The ship transports raw materials from Indonesia. - Gemi Endonezya'dan ham madde taşıyor.

madde
{i} item

We have one more item to discuss. - Görüşmek için bir maddemiz daha var.

There's one more item to discuss. - Tartışacak bir madde daha var.

madde
matter

Radioactive matter is dangerous. - Radyoaktif maddeler tehlikelidir.

Matter can exist as a solid, liquid, or gas. - Madde katı, sıvı veya gaz olarak bulunabilir.

madde
substance

The substance must be treated with acid. - Bu madde, asite maruz kalmış olmalı.

Time has neither form nor substance. - Zaman ne forma ne de maddeye sahiptir.

madde
clause
madde
matter, substance; material; stuff; entry; clause, article, paragraph; subject
besin katkı maddeleri
(Gıda) food additives
ceza maddeleri
(Askeri) punitive articles
gündem maddeleri
(Politika, Siyaset) items of the agenda
gündem maddeleri
(Politika, Siyaset) agenda items
madde
goods
madde
body

I would like to know how these substances are absorbed by the body. - Ben bu maddelerin vücut tarafından nasıl emildiğini bilmek istiyorum.

I'd like to know how the body absorbs these substances. - Vücudun bu maddeleri nasıl emdiğini bilmek istiyorum.

madde
medium
madde
(Gıda,Tıp) agent
madde
paragraph
madde
thang
madde
commodity
madde
concern
madde
proviso
madde
count
madde
subject
sivil ikmal maddeleri
(Askeri) civilian supplies
madde
stuff

What stuff is this jacket made of? - Bu ceket hangi maddeden yapılıyor.

madde
lubricant
madde
provision
Hava Stok Maddeleri; Amerikan (Milli) Kızıl Haçı
(Askeri) air Reserve Components; American (National) Red Cross
Madde
(Tıp) materia
Uluslar arası Uyuşturucu Maddeleri Denetleme Organı
(Hukuk) International Narcotics Control Board
atalet ölçü birimi; imla maddeleri arası birim
(Askeri) inertial measuring unit; intermatrix unit
besin maddeleri
food stuffs
dokuma ham maddeleri
(Tekstil) textile material
eylem maddeleri
(Ticaret) action points
ferdi ikmal maddeleri
(Askeri) individual reserves
gıda maddeleri
foodstuffs
gıda maddeleri
eatables
ihracat maddeleri
(Ticaret) export commodity
imla maddeleri arası hat sonlandırma birimi
(Askeri) intermatrix line termination unit
ithalat maddeleri
(Ticaret) import commodities
kenetlenme boyar maddeleri
coupling dyestuffs
lezzet maddeleri
(Gıda) flavor agents
lezzet maddeleri
(Gıda) flavorings
lezzet maddeleri
(Gıda) flavourings
lezzet maddeleri
(Gıda) flavour agents
madde
question, matter, topic
madde
(anlaşma) proviso
madde
material, component; ingredient
madde
entry
madde
entry, item (in a list)
madde
clause, article, section, paragraph (of a law or contract)
madde
(Hukuk) article, item, clause, substance, material
madde
matter, substance
madde
material or physical things (as opposed to spiritual things)
madde
metal

The philosopher's stone was a legendary substance capable of turning base metals into gold. - Felsefe taşı baz metalleri altına dönüştürebilen efsanevi bir maddeydi.

madde
questlon
madde
stipulate
madde
{i} article

Read the article again. - Sözleşme maddesini yine oku.

I hope that Japan will abide by Article 9 of her Constitution. - Japonya umarım anayasasının 9. maddesine uyar.

madde
particular
madde
object
motorlu bulaşıcı maddeleri temizleme cihazı
(Askeri) power driven decontamination apparatus
ordu donatım ikmal maddeleri
(Askeri) ordnance supplies
sivil halka yardım maddeleri
(Askeri) civilian aid
tehlikeli ikmal maddeleri
(Askeri) hazardous supplies
tekel maddeleri
(Ticaret) monopoly products
tekstil maddeleri
textile materials
tüketim maddeleri
consumer goods
tüketim maddeleri
consumer goods, consumer items
yiyecek maddeleri
(Askeri) subsistence stores
Turkish - Turkish

Definition of maddeleri in Turkish Turkish dictionary

MADDE
(Osmanlı Dönemi) Zahir duygularla hissedilen, ruhâni olmayıp, ağırlığı olan, cismâni bulunan
MADDE
(Osmanlı Dönemi) İlm-i Kelâmda: His âzâmız üzerine bir takım muayyen ihtisâsât husule getiren veya getirebilen, her şey
MADDE
(Osmanlı Dönemi) Bend, fıkra, kısım
MADDE
(Osmanlı Dönemi) Asıl, esas, cevher, mâye
MADDE
(Osmanlı Dönemi) Tıb: Çıbanın içinde hasıl olan yara
Madde
(Osmanlı Dönemi) VATAR
madde
Suçları maddeleriyle ölçer
madde
Öge, unsur
madde
Sözlük ve ansiklopedilerde tanımlanan, anlatılan kelime, ad veya konulardan her biri: "Bir uzmanla buluşacağı zaman ansiklopediyi açar, o konuyla ilgili maddeyi okur."- S. Birsel. İleri sürülen sorun
madde
Duyularla algılanabilen, bölünebilen, ağırlığı olan nesne
madde
Sözlük ve ansiklopedilerde tanımlanan, anlatılan kelime, ad veya konulardan her biri
madde
Kendi içinde bütünlüğü olan anlatım
madde
Hükmünü verir, çarpar."- H. R. Gürpınar
madde
Para, mal vb. ile ilgili şey
madde
İleri sürülen sorun
madde
Duyularla algılanabilen, bölünebilen, ağırlığı olan nesne: "Bütün uyuşturucu maddeler gibi, vazgeçemeyeceği kadar bağlanarak yalana alışır."- N. Cumalı. Öge, unsur
madde
Yasa, sözleşme, antlaşma gibi metinlerde, her biri başlı başına bir yargı getiren ve çoğu kez rakamla belirtilen bölüm: "Kanun tatbikatında merhamet bilmez
madde
Yasa, sözleşme, antlaşma gibi metinlerde, her biri başlı başına bir yargı getiren ve çoğu kez rakamla belirtilen bölüm
maddeleri
Favorites