müstakbel

listen to the pronunciation of müstakbel
Turkish - English
Future, prospective
intended
unborn
the future
prospective
{s} future

I see my future wife. - Ben müstakbel karımı görüyorum.

müstakbel karım
my intended wife
müstakbel kocam
my intended husband
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Gelecek zaman
(Osmanlı Dönemi) Karşılanan, istikbâl edilen, önde bulunan. İlerdeki, gelecek
Gelecek zaman, istikbal
(Osmanlı Dönemi) ilerideki, gelecek; gelecek zaman, istikbâl edilen
İleri bir tarihte beklenen, gelecek
Türk milleti, Türkiye'nin müstakbel çocukları, bunu, bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar."- Atatürk
Gelecek (zaman), istikbal
İleri bir tarihte beklenen, gelecek: "Nasfet ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur
müstakbel
Favorites