Don't let us stop you.
- Biz size mâni olmayalım.
Don't let that stop you.
- Bu size mâni olmasın.
Many are called, but few are chosen.
A great many do not understand this.
O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
- Many nights did he spend, looking up at the stars.
Londra'da birçok güzel park vardır.
- There are many beautiful parks in London.
Çok enteresan yerler biliyorsun, değil mi?
- You know many interesting places, don't you?
Endonezya çok fazla adadan ve iki yarımadadan oluşur.
- Indonesia consists of many islands and two peninsulas.
Takuboku'nun şiirlerini bir çoğunu ezbere öğrendim.
- I learned many of Takuboku's poems by heart.
O bir yığın dil konuşmaz.
- She does not speak many languages.
Gemide bir yığın fare var.
- There are many rats on the ship.
O, bu sabah bir hayli mektup aldı.
- He received a good many letters this morning.
Bir çekirge ve bir hayli karınca bir tarlada yaşadı.
- A grasshopper and many ants lived in a field.
Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.
- Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time.
İnsanların birçoğu öldü.
- Many of the people died.
Onların birçoğu acıydı.
- Many of them were bitter.
Kaç tane çocuğun var?
- How many kids do you have?
Kaç tane çocuğun var?
- How many children do you have?
Çoğu hastalık yoksulluktan sonuçlanır.
- Many diseases result from poverty.
Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
- There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
Tom adlı kaç tane çocuk, sizin sınıfınızdadır?
- How many kids named Tom are in your class?
Tom adlı kaç kişiyi tanıyorsun?
- How many people do you know named Tom?
Bir köpeğin kaç bacağı vardır?
- How many legs does a dog have?
Köpeklerin çoğu yaşıyor.
- Many of the dogs are alive.