Joan bu kazada sol elini kırdı.
- Joan hat sich bei diesem Unfall die linke Hand gebrochen.
Dolap kapağını sola doğru açın , şişeler oradadır.
- Mach den Schrank auf der linken Seite auf, dort sind die Flaschen.
O, kazada sol bacağından yaralandı.
- He was injured in his left leg in the accident.
Solcu komünizm, infantil bir bozukluktur.
- Left-wing communism is an infantile disorder.
Süpermarketler şimdi kapalı, bu yüzden buzdolabında kalanlarla yetinmek zorunda kalacağız.
- The supermarkets are now closed, so we'll have to make do with what is left in the refrigerator.
Kalan varsa, bana biraz ver.
- If there is any left, give me some.
Sola dönerseniz, benzin istasyonu bulursunuz.
- Turning to the left, you will find the gas station.
Kule sola doğru hafifçe eğildi.
- The tower leaned slightly to the left.
Amerikan araçlarda direksiyon sol taraftadır.
- The steering wheels on American cars are on the left side.
Amerikan arabalarının direksiyon simitleri sol taraftadır.
- Steering wheels of American cars are on the left side.
Sol elinizi kaldırın.
- Raise your left hand.
Benim sol elimde biraz uyuşma var.
- I have some numbness in my left hand.
Soldaki dolabı aç. Şişeler orada.
- Open the cupboard on the left. The bottles are there.
Soldaki dolabı açın. O, şişelerin olduğu yerde.
- Open the cupboard on the left. That's where the bottles are.
Senin odan soldan birinci.
- Your room is the first one on the left.
Japonya'da araba sürdüğünüzde soldan gitmeyi unutmayın.
- When you drive in Japan, remember to keep to the left.
Sanırım fırında biraz artık pizzam var.
- I think I have some leftover pizza in the fridge.
Dan yemek artıklarını yedi.
- Dan ate the leftovers.
He had an operation on his left leg.
- Er wurde am linken Bein operiert.
No student has ever complained of pains in the front lobe of the left side of the brain.
- Kein Schüler beschwert sich je, Schmerzen im Frontallappen der linken Gehirnhälfte zu haben.