Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı.
 - A small, but vocal minority, disrupted the meeting.
Yeni yasa dini azınlıkları oy verme haklarından mahrum edecek.
 - The new law will deprive religious minorities of their right to vote.
Dan ufak yaralarla kurtuldu.
 - Dan survived with minor injuries.
Tom ufak bir kazaya karıştı.
 - Tom was involved in a minor accident.
Bana babamın servetinden küçük bir pay verildi.
 - I was given a minor share of my father's wealth.
Bir avukatın zor bir durumda küçük konularda bile her taşın altına bakması ve aynı konuda sonuca ulaşmak için ısrarla belirtmesi önemlidir.
 - It is important that a lawyer should leave no stone unturned even on minor points and harp on the same subject to achieve a break through in an impasse.
Kanun, reşit olmayanların sigara içmesini yasaklıyor.
 - The law prohibits minors from smoking.
Reşit olmayan birinin refahını tehlikeye düşürdüğünüz için tutuklusunuz.
 - You're under arrest for endangering the welfare of a minor.