lediglich

listen to the pronunciation of lediglich
German - Turkish
yalnız, sadece, ancak, sırf, salt
{'lediklih} yalnız, ancak
English - Turkish

Definition of lediglich in English Turkish dictionary

entirely
tümüyle

Thomas ve Marie evlerini tümüyle restore ediyorlar. - Thomas and Marie are entirely renovating their home.

merely
sadece

Sadece fakir olduğu için ona tepeden bakma. - Don't look down on him merely because he is poor.

O, onu sadece bir şaka olarak söyledi. - He said it merely as a joke.

entirely
büsbütün
entirely
baştan sona
entirely
hepten
entirely
baştan aşağı
entirely
tümlük
entirely
tümden
entirely
bütünlük
entirely
baştan başa
merely
adeta

Onlar adeta farklılar. - They are merely different.

merely
safi
entirely
tamamen

Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı. - A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine.

O, tamamen cesaretsiz değil. - He is not entirely without courage.

entirely
bütünüyle

Sen bütünüyle hatalı değilsin. - You're not entirely wrong.

Sami hâlâ bütünüyle tatmin olmuş değil. - Sami is still not entirely satisfied.

entirely
z. büsbütün, tamamıyla, tamamen
merely
(zarf) sadece, ancak, yalnız, sade, sırf
merely
sırf
German - English
entirely
merely
only

In connection with this I can only reply, it is just as you say. - Ich kann darauf lediglich antworten, dass es sich genauso verhält, wie Sie gesagt haben.

It took only ten minutes to walk there. - Es hat lediglich 10 Minuten gedauert, zu Fuß dorthin zu gehen.

Das ist nicht Liebe, das ist lediglich eine vorübergehende Schwärmerei.
It isn't love, it's merely a passing infatuation
Diese Beispiele sollen lediglich zeigen, wie …
These examples are just meant to show how …