He has an uncontrollable temper.
 - Onun kontrol edilemez bir öfkesi vardır.
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
 - Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
The defenders checked the onslaught by the attackers.
 - Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.
I want to check it out.
 - Bunu kontrol etmek istiyorum.
Should I go check it out?
 - Onu kontrol etmeye gitmeli miyim?
Some things in life are beyond our ability to control.
 - Hayatta bazı şeyler kontrol etme yeteneğimizin ötesindedir.
Try to control yourself.
 - Kendinizi kontrol etmeye çalışın.
I have trouble controlling my anger.
 - Öfkemi kontrol etmekte zorlanıyorum.
Would it be fair to say you have a problem controlling your anger?
 - Öfkenizi kontrol etmekte bir sorununuzun olduğunu söylemek adil olur mu?
Tom wanted to hit Mary, but he controlled himself.
 - Tom Mary'ye vurmak istedi ama kendini kontrol etti.
Aliens controlled Earth's progress in secret.
 - Yabancılar gizlice Dünya'nın ilerlemesini kontrol etti.
Tom started the coffee brewing, then checked his email.
 - Tom kahve demlemeye başladı, sonra epostasını kontrol etti.
He checked that all the doors were safely shut.
 - Bütün kapıların güvenli bir şekilde kapatılıp kapatılmadığını kontrol etti.