Whether you're a nobody or a player, everyone in Tinseltown wants to be King of Hollywood! -.
Nobody called or visited that day.
War doesn't make anybody happy.
- Savaş kimseyi mutlu etmez.
He asked me whether anybody was there.
- O, bana orada kimsenin olup olmadığını sordu.
They said they hadn't seen anyone.
- Onlar hiç kimseyi görmediklerini söylediler.
There was hardly anyone in the room.
- Odada hiç kimse yoktu.
No one wants to listen to my opinions.
- Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor.
No one understands me.
- Hiç kimse beni anlamıyor.
No man is without his faults.
- Hiç kimse hatasız değildir.
No man received enough votes to win the nomination.
- Hiç kimse adaylığı kazanmak için yeterli oy almadı.
There was hardly anyone in the room.
- Odada hiç kimse yoktu.
Why doesn't anybody translate my sentences?
- Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?
Nobody knew that Tom was the person who contributed most of the money.
- Kimse paranın çoğunu katkıda bulunan kişinin Tom olduğunu bilmiyordu.
I am a sensitive person, you know.
- Duygulu bir kimseyim, bilirsin.
I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.
- Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
- Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
No one has time for that sort of thing.
- Hiç kimsenin o tür şey için zamanı yoktu.
No one came to the party except John and Dick.
- Kimse John ve Dick dışında partiye gelmedi.
Outside of him, no one else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
No one shall be arbitrarily deprived of his property.
- Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.
No one wants to listen to my opinions.
- Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor.
There wasn't a soul in sight.
- Görünürde kimse yoktu.
We reached the poor soul we had to help.
- Biz yardım etmek zorunda olduğumuz fakir kimseye ulaştık.
He thinks he is somebody, but really he is nobody.
- O onun biri olduğunu düşünüyor ama aslında hiç kimse değil.
I am somebody and I am important.
- Ben önemli kimseyim ve önemliyim.
No man can live to be two hundred years old.
- Hiç kimse iki yüz yaşına kadar yaşayamaz.
No man is without his faults.
- Hiç kimse hatasız değildir.
Tom volunteered to do all the things no one else wanted to do.
- Tom başka hiç kimsenin yapmak istediği her şeyi yapmak için gönüllüydü.
No one ever saw such a thing.
- Hiç kimse şimdiye kadar böyle bir şey görmedi.
Why didn't you tell someone?
- Neden kimseye söylemedin?
You can't shake someone's hand with a clenched fist.
- Sıkılmış bir yumrukla kimsenin elini sıkamazsın.
Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
- Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
Nobody lives in this house.
- Bu evde hiç kimse yaşamıyor.