Tom didn't have anything to do with Mary's disappearance.
- Tom'un Mary'nin ortadan kaybolmasıyla ilgisi yoktu.
There was no proof that Fadil was connected to Layla's disappearance.
- Fadıl'ın Leyla'nın ortadan kaybolmasıyla ilişkili olduğuyla ilgili hiç kanıt yoktu.
Experts are worried about the loss of sea ice in the Arctic.
- Uzmanlar, Arctic'teki deniz buzunun kaybolmasından endişe ediyorlar.
The loss of their mother grieved them very much.
- Annelerinin kaybolması onları çok üzdü.
You have to disappear.
- Ortadan kaybolmak zorundasın.
The fog began to disappear around ten o'clock.
- Sis saat on civarında kaybolmaya başladı.
Where are we meeting tomorrow? I don't want to get lost again.
- Yarın nerede buluşuyoruz? Tekrar kaybolmak istemiyorum.
When traveling, it is easy to get lost.
- Seyahat ederken, kaybolmak kolaydır.
You have to disappear.
- Ortadan kaybolmak zorundasın.
I want to leave, disappear, forget everything and everyone.
- Ben her şeyi ve herkesi unutmak, kaybolmak ve terk etmek istiyorum.
Without oxygen, all animals would have disappeared long ago.
- Oksijensiz bütün hayvanlar uzun zaman önce gözden kaybolurdu.
The snow will soon disappear.
- Kar yakında kaybolacak.
I don't want to lose.
- Kaybolmak istemiyorum.
We are going to look into the disappearance of the money.
- Paranın gözden kaybolmasını soruşturacağız.
Why did you get lost in the woods?
- Ormanda niçin kayboldun?
Wherever I may go, I will get lost.
- Nereye gidersem gideyim, ben kaybolurum.
Why did you get lost in the woods?
- Ormanda niçin kayboldun?
You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
- Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!