karım

listen to the pronunciation of karım
Turkish - English
my wife

My wife's trying to sleep. - Karım uyumaya çalışıyor.

I entrusted my wife with the family finances. - Aile bütçesini karıma emanet ettim.

my better half
kar
{i} snow

Probably it will snow tomorrow. - Yarın muhtemelen kar yağacak.

It snowed all last night. - Gece boyunca kar yağdı.

kâr
profit

Robert got a small proportion of the profit. - Robert, karın küçük bir bölümünü aldı..

Let's agree to share in the profits. - Karı paylaşmada anlaşalım.

kâr
{i} catch

My wife is liable to catch a cold. - Karım üşütmeye eğilimli.

He ran to catch up to his brother. - Erkek kardeşine yetişmek için koştu.

kâr
benefit

It will be to our mutual benefit to carry out the plan. - Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.

kar
(Ticaret) income

The government decided to impose a special tax on very high incomes. - Hükümet, çok yüksek gelirlere özel bir vergi uygulamaya karar verdi.

kâr
capital

Podgorica is the capital of Montenegro. - Podgorica, Karadağ'ın başkentidir.

He advocated State Capitalism over Market Capitalism. - O, Pazar Kapitalizmine karşı Devlet Kapitalizmini savundu.

kâr
{i} return

When I met Hanako last Sunday, she said she had returned three days before. - Ben geçen Pazar Hanako ile karşılaştığımda, üç gün önce döndüğünü söyledi.

What does Tom get in return for all the work he's done? - Tom yaptığı bütün iş karşılığında ne alıyor?

kâr
gain

Perry decided to gain information from Drake. - Perry Drake'den bilgi almaya karar verdi.

A small gain is better than a great loss. - Zararın neresinden dönersek kârdır.

kar
(Hukuk) benefit, earnings, profit, benefit
kar
(Bilgisayar) mix

You can't mix oil and water. - Yağ ve suyu karıştıramazsın.

You cannot mix oil and water. - Yağ ve suyu karıştıramazsın.

kar
(Ticaret) yield

He finally yielded to the request of his wife and bought a house. - O sonunda karısının isteğine boyun eğdi ve bir ev satın aldı.

You must not yield to temptation. - Günaha karşı boyun eğmemelisin.

kar
flake
kar
returns
kar
(Ticaret) margin

This company's profit margin is very big. - Bu şirketin kar marjı çok büyük.

This company uses cheap labor to increase its profit margins. - Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.

kar
boot

Tom's boots sank into the deep snow. - Tom'un botları derin kara battı.

I always wear boots when it rains or snows. - Yağmur ya da kar yağdığında her zaman botlarımı giyerim.

kar
{i} yielding
kâr
take

AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it. - AIDS sadece her birey buna karşı harekete geçmeye karar verirse durdurulabilir.

Lucy's mother told her to take care of her younger sister. - Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.

kâr
takings
kâr
account

I am not accountable to you for my actions. - Yaptıklarımdan size karşı sorumlu değilim.

Our train was delayed on account of the heavy snow. - Bizim tren yoğun kar nedeniyle ertelendi.

kar
profit making
kar
a profit
kâr
revenue
kâr
benefit. gain. profit
kâr
avails
kâr
pay dirt
kâr
avail

The bus service won't be available until the snow has melted. - Kar eriyinceye kadar otobüs servisi mevcut olmayacak.

Tickets are available for $30 per couple or $20 per single reservation. - Biletler çift başına 30 Dolar ya da tek bir rezervasyon için 20 Dolar karşılığı mevcuttur.

kâr
gainings
kâr
fruit

My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches. - Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.

kâr
melon

My sister likes melons and so do I. - Kız kardeşim kavun sever ve ben de.

Mary likes watermelons more than melons. - Mary karpuzları kavunlardan daha fazla sever.

kâr
profit, gain, takings; benefit
kâr
increment
müstakbel karım
my intended wife
Turkish - Turkish

Definition of karım in Turkish Turkish dictionary

kâr
(Osmanlı Dönemi) kazanç
KAR
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kur-Kirân) Zift, kara boya
KAR
(Osmanlı Dönemi) Deve. Dağ keçisi
KAR
(Osmanlı Dönemi) Küçük tepe
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara büyük ta
KAR
(Osmanlı Dönemi) Ses çıkmasın diye ayağın kenarıyla yürümek
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara taşlı yer
Kar
(Osmanlı Dönemi) DAHK
Kar
(Osmanlı Dönemi) ZALM
KÂR
(Osmanlı Dönemi) f. (Kelimeye bir ek olup, isimleri sıfat yapar) Eden, edici, yapan mânâlarına gelir ve li, lı, cı, ci gibi eklerin de karşılığıdır. İtaat-kâr, hilekâr, isyan-kâr, hamur-kâr, kanaatkâr...gibi
Kâr
(Osmanlı Dönemi) DE'B
kar
Kapıyı çalma
kar
Eskiden Dicle ve Fırat ırmaklarında kullanılan yelkenli bir tekne
kar
Yarar, menfaat, fayda
kar
Doktorun muayene etmek istediği yere parmağıyla vurması
kar
Havada beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak yağan su buharı: "Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu."- T. Buğra
kar
Orhan Pamuk'un bir romanı
kar
Klasik Türk müziğinde sözlü yapıt formu