Definition of kar' in Turkish English dictionary
- kâr
 - profit 
Tom had a share in the profits.
 - Tom'un kar payı vardı.
He claimed his share of the profits.
 - Kar payını talep etti.
 - kar
 - snow 
Look at that mountain which is covered with snow.
 - Karlarla örtülü şu dağa bak.
Probably it will snow tomorrow.
 - Yarın muhtemelen kar yağacak.
 - kâr payı
 - dividend 
The bank has raised its dividend by 20%.
 - Banka, kar payını % 20 oranında yükseltti.
 - kar taneciği
 - flake 
 - kâr
 - benefit 
It will be to our mutual benefit to carry out the plan.
 - Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.
 - kar yağmak
 - snow 
 - kâr
 - capital 
Podgorica is the capital of Montenegro.
 - Podgorica, Karadağ'ın başkentidir.
He advocated State Capitalism over Market Capitalism.
 - O, Pazar Kapitalizmine karşı Devlet Kapitalizmini savundu.
 - kâr marjı
 - markup 
 - kar yağışlı
 - snowy 
 - kâr
 - gain 
A small gain is better than a great loss.
 - Zararın neresinden dönersek kârdır.
Perry decided to gain information from Drake.
 - Perry Drake'den bilgi almaya karar verdi.
 - kâr oranı
 - spread 
 - kar
 -  (Hukuk) benefit, earnings, profit, benefit
 - kar kaplı (dağ/tepe)
 - snow-capped 
 - kar-zarar
 -  (Ticaret) gain or loss
 - kar ayakkabısı
 - Snowshoe 
 - kar fırtınalı
 - snow stormy 
 - kar fırtınası
 - Snow storm 
 - kar kazanmak
 - To earn profits 
 - kar küreği
 - snow shovel 
 - kar taneleri
 - snowflakes 
 - kar topu
 - snow ball 
 - kar tüpü
 -  (Çevre) Snow sampler
 - kar çiçeği
 - leucojum 
 - kar örnekleyici
 -  (Çevre) Snow sampler
 - kar örneği
 - snow samples 
 - kâr
 - revenue 
 - kâr
 - benefit. gain. profit 
 - kabuk tutmuş kar
 -  (Askeri) shallow crusted snow
 - kahverengi kar
 -  (Meteoroloji) brown snow
 - kar adam
 - abominable snowman 
 - kar arabası
 - snowmobile 
Tom's snowmobile is broken.
 - Tom'un kar arabası kırık.
He bought himself a snowmobile.
 - O kendine bir kar arabası satın aldı.
 - kar ayakkabısı
 - snowshoes 
 - kar ayakkabısı
 - racquet 
 - kar ayakkabısı
 - racket 
 - kar ayakkabısı ile yürümek
 - snowshoe 
 - kar basmak
 - 1. for snow to cover up/bury. 2. to store in (a cool place) for summer use 
 - kar beyazı
 - Snow White 
 - kar beyazı
 - snowy 
My grandfather has snowy white hair.
 - Büyükbabamın kar beyazı saçı var.
 - kar birikintisi
 - drift 
 - kar bıçağı
 - snowplow blade 
 - kar dişi
 - icicle 
 - kar düşmek
 - (snow) to fall 
 - kar düşmek
 - to snow (on a place) 
 - kar fırtınası
 - snowstorm 
She arrived at school on time in spite of the snowstorm.
 - Kar fırtınasına rağmen o, okula zamanında vardı.
A heavy snowstorm kept us from going out.
 - Yoğun bir kar fırtınası dışarı çıkmamızı engelledi.
 - kar fırtınası
 - blizzard 
There will be a blizzard.
 - Bir kar fırtınası olacak.
Tom was trapped for ten days by a terrible blizzard.
 - Tom korkunç bir kar fırtınası nedeniyle on gün mahsur kaldı.
 - kar gibi
 - snow-white 
 - kar gibi
 - snowy 
 - kar gibi
 - Snow White 
 - kar gözlüğü
 - snow goggles 
 - kar hastası
 - snow bunny 
 - kar helvası
 - snow mixed with molasses 
 - kar ispinozu
 - snow bunting 
 - kar ispinozu
 - snowbird 
 - kar kaplı
 - snow-capped 
 - kar kazı
 -  (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: ördekgiller) snow goose
 - kar kuyusu pit
 - for preserving snow for summer use 
 - kar körlüğü
 - snow blindness 
 - kar körü
 - snowblind 
 - kar kızağı
 - bobsleigh, toboggan 
 - kar lastiği
 - snow tire 
 - kar lâstiği
 - tire chain 
 - kar meraklısı
 - snow bunny 
 - kar parsı
 - (vaşak) ounce 
 - kar parsı
 - snow leopard 
 - kar parçası
 - very fair-complexioned 
 - kar raketi
 - racket 
 - kar raketi
 - racquet 
 - kar serçesi
 -  (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: ispinozgiller) white-winged snowfinch
 - kar siperi
 - snow fence 
 - kar süpürücü
 - snowplow; snowblower, snow thrower 
 - kar sınırı
 - snow line, snow limit 
 - kar taneciği
 - snowflake 
Every snowflake is unique.
 - Her kar taneciği benzersizdir.
 - kar taneciği
 - fleck of snow 
 - kar tavuğu
 -  (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: bağırtlakgiller, ormantavuğugiller) ptarmigan
 - kar temizleme aracı
 - snowplough 
 - kar temizleme aracı
 - snowplow 
The first snowplows were drawn by horses.
 - İlk kar temizleme aracı atlar tarafından çekildi.
The snowplow cleared the snow from the street.
 - Kar temizleme aracı caddeden karı temizledi.
 - kar temizleme makinesi
 - snow plough 
 - kar tepeciği
 - snowbank 
 - kar topu
 - a) snowball b) white and round 
 - kar topu
 - 1. snowball. 2. very fair-complexioned and plump (child) 
 - kar topu atmak
 - to snowball 
 - kar topu oynamak
 - to have a snowball fight 
 - kar topu oynamak
 - to play snowball 
 - kar tutmak
 - for snow to stick 
 - kar tutmak
 - (snow) to stick 
 - kar yağmak
 - to snow 
 - kar yağıyor
 - It's snowing 
 - kar yağışı
 - snows 
 - kar yağışı
 - fall of snow 
 - kar yağışı miktarı
 - snowfall 
 - kar yükü
 - snow load 
 - kar yığıntısı
 - snowdrift 
 - kar zarar hesabı
 -  (Hukuk) profit and loss account
 - kar zinciri
 - safety chain 
 - kar zinciri
 - skid chain 
 - kar ölçeği
 - snow gauge 
 - kayakla kar sıçratma
 - snowplough 
 - kayakla kar sıçratma
 - snowplow 
 - kâr
 - catch 
My wife catches colds easily.
 - Karım çok çabuk soğuk kapar.
You're going to catch hell from your wife if she finds out.
 - Karın öğrenirse ondan fırçayı yiyeceksin.
 - kâr
 - pay dirt 
 - kâr
 - avails 
 - kâr
 - return 
I'll bet Madonna doesn't return to her career for awhile.
 - Madonna'nın kariyerine bir süre için geri dönmeyeceğine bahse girerim.
When I met Hanako last Sunday, she said she had returned three days before.
 - Ben geçen Pazar Hanako ile karşılaştığımda, üç gün önce döndüğünü söyledi.
 - kâr
 - avail 
Tickets are available for $30 per couple or $20 per single reservation.
 - Biletler çift başına 30 Dolar ya da tek bir rezervasyon için 20 Dolar karşılığı mevcuttur.
The bus service won't be available until the snow has melted.
 - Kar eriyinceye kadar otobüs servisi mevcut olmayacak.
 - kâr
 - gainings 
 - kâr
 - fruit 
My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches.
 - Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.
 - kâr
 - melon 
My sister likes melons and so do I.
 - Kız kardeşim kavun sever ve ben de.
Mary likes watermelons more than melons.
 - Mary karpuzları kavunlardan daha fazla sever.
 - kâr
 - profit, gain, takings; benefit 
 - kâr
 - increment 
 - kâr amacı gütmeyen
 - nonprofit, benevolent 
 - kâr amacı gütmeyen
 - nonprofit 
 - kâr amaçlı
 - for gain 
 - kâr birikimli hisse senedi
 - cumulative preference shares 
 - kâr bırakmak
 - leave a profit 
 - kâr bırakmak
 - to yield a profit 
 - kâr bırakmak
 - to bring profit 
 - kâr dağıtımı
 - profit sharing 
 - kâr eden şirket
 -  (Hukuk) (firma) profit-making company (firm)
 - kâr ederek satmak
 - sell to the trade 
 - kâr etmek
 - 1. to profit, make a profit. 2. to help, be effective 
 - kâr etmek
 - a) to make a profit b) to help, to work 
 - kâr etmek
 - be in pocket 
 - kâr etmeyen
 - nonprofit 
 - kâr etmeyen
 - unprofitable 
 - kâr etmeyen
 - unproductive 
 - kâr gayesi gütmeyen
 - nonprofit 
 - kâr getirme yüzdesi
 - productivity 
 - kâr getirmek
 - sell at a premium 
 - kâr getirmek
 - to bring profit, to pay, to yield, to bring sb in sth 
 - kâr getirmek
 - to yield a profit 
 - kâr haddi
 - limit on profits 
 - kâr haddi
 - profit limit, rate of profit 
 - kâr hissesi
 - fin . dividend, share of the profits 
 - kâr ile birlikte değeri
 - dividend on 
 - kâr ile birlikte değeri
 - cum dividend 
 - kâr ile yeniden yatırım yapmak
 - plough back 
 - kâr ile yeniden yatırım yapmak
 - plow back 
 - kâr için
 - for gain 
 - kâr kalmak
 - to remain as profit 
 - kâr kuponu
 - dividend warrant 
 - kâr kuponu
 - dividend coupon 
 - kâr oranı
 - rate of profit 
 - kâr paylı
 - participating 
 - kâr paylı hisse senedi
 - participating share 
 - kâr payı
 - fin 1. profit margin. 2. dividend, share of the profits 
 - kâr payı
 - bonus 
 - kâr payı
 - premium 
 - kâr payı
 - share 
He claimed his share of the profits.
 - Kar payını talep etti.
Tom had a share in the profits.
 - Tom'un kar payı vardı.
 - kâr payı
 - percentage 
 - kâr payı
 - percent 
 - kâr ve
 - zarar/ zarar profit and loss 
 - kâr ve zarar
 - profit and loss 
 - kâr ve zarar hesabı
 - profit and loss account 
 - kâr zarar
 - cetveli income account, profit and loss statement 
 - eriyen kar
 - slosh 
 - beklenen kar
 - expected profit 
 - cüzi kâr
 - insignificant earnings 
 - ekonomik kar
 - economic profit 
 - fiktif kar
 -  (Ticaret) fictitious profit
 - hisse başına kar
 -  (Ticaret) earnings per share
 - kuru kar
 -  (Havacılık) dry snow
 - kırmızı kar
 -  (Meteoroloji) red snow
 - siyah kar
 -  (Çevre) black snow
 - suni kar
 - artificial snow 
 - taze kar
 -  (Çevre) fresh snow
 - teknik kar
 -  (Sigorta) technical profit
 - yüksek kar
 -  (Ticaret) high profit
 - faiz, vergi ve amortisman öncesi kâr
 - EBIDTA;earnings before interest, tax, depreciation and amortization