Mary bir kıvırcık lahana ve kinoa salatası yaptı.
- Mary made a kale and quinoa salad.
Mary bir kıvırcık lahana ve kinoa salatası yaptı.
- Mary made a kale and quinoa salad.
Mary bir kıvırcık lahana ve kinoa salatası yaptı.
- Mary made a kale and quinoa salad.
There is a castle in the background of the picture.
- Resmin arka planında bir kale var.
There was a castle here many years ago.
- Yıllar önce orada bir kale vardı.
The fortress was in the enemy's hands.
- Kale düşmanın ellerindeydi.
The soldiers soon overran the fortress.
- Askerler kısa sürede kaleyi istila ettiler.
Tim Howard was the goalkeeper for the United States national team in 2014.
- Tim Howard 2014 yılında Amerika Birleşik Devletleri milli takımının kalecisiydi.
The goalkeeper for France dived to the ground and saved Ronaldo’s shot.
- Fransa'nın kalecisi yere daldı ve Ronaldo'nun atışını kurtardı.
They abandoned the fort to the enemy.
- Onlar kaleyi düşmana terk ettiler.
Food supplies at the fort were very low.
- Kaledeki yiyecek malzemeleri çok yetersizdi.
Thanks to Facebook, stalking is no longer the bastion of a few devoted enthusiasts, but a highly automated task convenient enough even for the busy housewife.
- Facebook sayesinde, sinsice izlemek artık birkaç özverili hayranın kalesi değildir ama yoğun ev kadını için bile oldukça uygun bir yüksek otomasyonlu görevdir.
The picture of the tower was out of focus.
- Kalenin resminin odak ayarı bozuktu.
That village is the enemy's last stronghold.
- O köy düşmanın son kalesidir.
An Englishman's home is his castle.
- Bir İngiliz erkeğinin evi, onun kalesidir.
A man's home is his castle.
- Bir erkeğin evi onun kalesidir.
The first time Tom brought Mary home, his mother said, This one's a keeper.
- Tom ilk kez Mary'yi eve getirdiğinde onun annesi bu bir kaleci. dedi.
Tom always keeps a pencil behind his ear.
- Tom her zaman kulağının arkasında bir kalem tutar.
... But the reality is that no amount of kale can counter ...
... I mean, I love kale. ...