Where did you see the woman?
- Kadını nerede gördün?
The woman eats an orange.
- Kadın bir portakal yiyor.
Do you prefer a male or female doctor?
- Erkek mi yoksa kadın bir doktoru mu tercih edersiniz?
He wanted female companionship.
- O kadın arkadaşlık istedi.
Tom continued his relationship with that married woman.
- Tom bu evli kadınla birlikte olmayı sürdürdü.
They have played heroines.
- Onlar kadın kahramanları oynadılar.
She won an Oscar nomination for best supporting actress.
- O, en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Oscar adaylığını kazandı.
Tom fell in love with a young actress.
- Tom genç bir kadın oyuncuya aşık oldu.
The policewoman directed traffic.
- Kadın polis trafiği yönetti.
She walked with her head down like an old woman.
- O, yaşlı bir kadın gibi başını eğip yürüdü.
One out of 455 women doesn't realize she's pregnant until the twentieth week of pregnancy.
- 455 kadından bir kadın gebeliğinin yirminci haftasına kadar hamile olduğunu fark etmez.
The old lady got down from the bus.
- Yaşlı kadın otobüsten indi.
That poor lady is disabled.
- Şu zavallı kadın engelli.
The lady's wish is my command.
- Kadının isteği benim emrimdir.
I was looking at a pretty hen.
- Ben güzel bir kadına bakıyordum.
She's married to a misogynist.
- O bir kadın düşmanıyla evli.
He awarded the poetess.
- O, kadın şairi ödüllendirdi.
Do you know any poetesses?
- Herhangi bir kadın şair tanıyor musun?
Tom married John's widow.
- Tom John'un dul kadını ile evlendi.
At the funeral, the widow looked very dignified, with her black suit, hat and gloves.
- Cenazede, dul kadın siyah takım elbisesi, şapkası ve eldiveni ile çok ağırbaşlı görünüyordu.
Mary is a fortune teller.
- Mary bir falcı kadın.
Mrs. Smith was a famous beauty.
- Bayan Smith ünlü bir güzel kadındı.