kıyafetler

listen to the pronunciation of kıyafetler
Turkish - English

Definition of kıyafetler in Turkish English dictionary

kıyafet
attire

She is careless about her attire. - O, kıyafeti hakkında dikkatsiz.

Sami was dressed in cowboy attire. - Sami kovboy kıyafeti giyindi.

kıyafet
dress

Her dress is blue with white spots. - Onun kıyafeti mavi ile beyaz benekli.

There is no dress code. - Kıyafet zorunluluğu yok.

kıyafet
apparel

We went up two floors to reach the apparel stalls. - Kıyafet tezgahlarına ulaşmak için iki kat yukarı çıktık.

kıyafet
{i} outfit

That's a great outfit. - Bu harika bir kıyafet.

I love the outfit you're wearing. - Giydiğin kıyafeti seviyorum.

kıyafet
uniform
kıyafet
getup
kıyafet
personal
kıyafet
clothing

Both wore dark clothing. - Her ikisi de koyu renk kıyafetler giymişti.

Today sure is hot! I wore the wrong kind of clothing. - Bugün elbette sıcak! Yanlış türde kıyafet giydim.

kıyafet
gear
kıyafet
raiment
kıyafet
habit
kıyafet
celebutante
geleneksel kıyafetler giymiş
habited
kıyafet
turnout
kıyafet
habiliments
kıyafet
costume

Have you decided what your Halloween costume will be? - Cadılar Bayramı kıyafetinin ne olacağına karar verdin mi?

We've been invited to a costume party. - Bir kıyafet balosuna davet edildik.

kıyafet
togs
kıyafet
livery
kıyafet
caparison
kıyafet
clothes, dress, attire, clothing, costume
kıyafet
get up
kıyafet
garb
kıyafet
vesture
kıyafet
habiliment
Turkish - Turkish

Definition of kıyafetler in Turkish Turkish dictionary

KIYAFET
(Osmanlı Dönemi) Heyet, şekil, suret
KIYAFET
(Osmanlı Dönemi) Bir kimsenin ardınca olmak
KIYAFET
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyin dış görünüşü, zâhiri
KIYAFET
(Osmanlı Dönemi) Feraset
KIYAFET
(Osmanlı Dönemi) Bir kimsenin giydiklerinin bütünü
kıyafet
Kılık, elbise, giysi
kıyafet
Kılık, elbise, giysi: "Kıyafetinden onun da bir kalem beyi olduğu anlaşılıyordu."- Ö. Seyfettin
kıyafet
Resmî giysi: "Öyle de olsa, ha deyince senin boyuna bosuna göre asker kıyafeti bulunur mu?"- Y. K. Karaosmanoğlu
kıyafet
Resmî giysi