That wasn't so hard to admit, was it?
 - İtiraf etmek o kadar zor değildi, değil mi?
It takes a lot of courage to admit that you're wrong.
 - Hatalı olduğunu itiraf etmek çok cesaret ister.
His admission that he had stolen the money astonished his family.
 - Onun parayı çaldığını itirafı ailesini şaşkına çevirdi.
He made an admission that he had lied.
 - O, yalan söylediğini itiraf etti.
You signed a confession.
 - Bir itiraf imzaladın.
Tom has signed a confession.
 - Tom bir itiraf imzaladı.
Tom has to confess his crime.
 - Tom suçunu itiraf etmek zorunda kaldı.
We should give Tom a chance to confess.
 - Tom'a itiraf etmek için bir şans vermeliyiz.
Tom acknowledged that he was hoping to become the new class president.
 - Tom yeni sınıf başkanı olmayı umduğunu itiraf etti.
I'm afraid he will never admit his guilt.
 - Korkarım o suçunu asla itiraf etmeyecek.
Tom admitted that he had stolen Mary's money.
 - Tom, Mary'nin parasını çaldığını itiraf etti.
A sin confessed is half forgiven.
 - İtiraf edilen bir günah yarı yarıya bağışlanır.