Tom readily admits his mistakes.
- Tom hatalarını isteyerek kabul eder.
Tom has willingly done everything we've asked him to do.
- Tom yapmasını istediğimiz her şeyi isteyerek yaptı.
Tom will never willingly go there by himself.
- Tom isteyerek tek başına oraya asla gitmeyecek.
Tom did it willingly.
- Tom onu isteyerek yaptı.
Tom will never willingly go there by himself.
- Tom isteyerek tek başına oraya asla gitmeyecek.
Would you like some coffee?
- Biraz kahve ister misin?
Would you like to dance with me?
- Benimle dans etmek ister misin?
Playing the violin requires much practice.
- Keman çalmak çok pratik ister.
I don't require your understanding.
- Anlayışını istemiyorum.
A map is available upon request.
- İstek üzerine bir harita mevcuttur.
The request became a hot political issue in the presidential campaign.
- İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.
Reservations are required.
- Rezervasyon isteniyor.
I would like to but I have a required course tonight.
- İsterim ama bu gece gerekli bir kursum var.
Tom requested my assistance.
- Tom yardımımı istedi.
She requested help, but no one came.
- Yardım istedi, ama kimse gelmedi.
I have some cravings.
- Benim bazı isteklerim var.
Do you want to go to the movies or to the theater?
- Sinemaya mı tiyatroya mı gitmek istersin?
I don't want to see your faces.
- Yüzlerinizi görmek istemiyorum.
They would call for help.
- Onlar yardım istediler.
Tom heard Mary call for help.
- Tom Mary'nin yardım istediğini duydu.
If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either.
- Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.
He was willing to care for that cat.
- O,o kediye bakmak için istekliydi.
Your English composition leaves almost nothing to be desired.
- Senin ingilizce kompozisyonun neredeyse istenecek bir şey bırakmıyor.
Dan desired to kill Linda.
- Dan Linda'yı öldürmek istedi.