Tom sık sık kendisiyle çelişir.
 - Tom constantly contradicts himself.
Ben sık sık bu sorunu aklımda gözden geçiriyorum.
 - I constantly went over this problem in my mind.
O, sürekli mektuplar yazıyor.
 - She is constantly writing letters.
O, sürekli şikâyet ediyor.
 - He is constantly complaining.
Amcam sürekli olarak ailesine başına bela olur.
 - My uncle constantly causes his family trouble.
Ona sürekli olarak terbiyesini takınmasını söylüyorum.
 - I'm constantly telling her to behave herself.
Daima kendi kendime lakırdı ederim.
 - I constantly talk to myself.