Bu tartışılmaz bir gerçektir.
 - This is an indisputable fact.
Bu tartışılmaz bir konu.
 - It's an indisputable matter.
Tom'un hırsız olduğuna dair su götürmez kanıt var.
 - There is indisputable proof that Tom is the thief.
Kanıtlar tartışmasızdır.
 - The evidence is indisputable.
... That's indisputable. ...