inandırıcılık

listen to the pronunciation of inandırıcılık
Turkish - English
demonstrativeness
cogency
powers of persuasion
persuasiveness
persuasiveness, suasiveness
plausibility, persuasiveness, cogency
conclusiveness
cogent
plausibility
inandırıcı
{s} credible

If you want to be credible, tell people only what they believe. - İnandırıcı olmak istiyorsan insanlara sadece inandıkları şeyleri söyle.

inandırıcı
{s} persuasive

I wasn't persuasive enough. - Yeterince inandırıcı değildim.

inandırıcı
convincing

Tom's explanation sounded convincing. - Tom'un açıklaması inandırıcı geldi.

It doesn't look too convincing. - Çok inandırıcı görünmüyor.

inandırıcı
conclusive
inandırıcı
{s} vivid

The author described the murder case vividly. - Yazar cinayet davasını inandırıcı biçimde açıkladı.

inandırıcı
likely
inandırıcı
action
inandırıcı
cogent
inandırıcı
plausible

It's a plausible story. - O, inandırıcı bir hikayedir.

inandırıcı
evidentiary
inandırıcı
persuasive, suasive (words, action, person); convincing, compelling (words, action)
inandırıcı
colorable
inandırıcı
demonstrative
inandırıcı
persuasive, convincing, plausible, cogent
inandırıcı
evidential
inandırıcı
potent
Turkish - Turkish
İnandırıcı olma durumu
inandırıcı
İnandıran, inandırma özelliği olan, mukni: "Ama ne kadar özden, ne kadar inandırıcı idi bilseniz."- Y. Z. Ortaç
inandırıcı
İnandıran, inandırma özelliği olan, mukni
İnandırıcı
kandırıcı
inandırıcılık
Favorites