Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
 - We talked about various things.
Lütfen değerli şeyleri burada bırakmayın.
 - Please don't leave valuable things here.
Lütfen eşyalarımı oldukları gibi bırakın.
 - Please leave my things as they are.
Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
 - Nobody could explain how the thing was made.
Tom ebeveynlerinden bir şeyler saklayan kişi türü değildir.
 - Tom isn't the kind of person who hides things from his parents.
Böyle bir şey olacak son kişi olduğunuzu düşündüm.
 - I thought you'd be the last person to do such a thing.
Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.
 - We see things differently, according to whether we are rich or poor.
Olayları gerçekten oldukları gibi görmeye çalış.
 - Try to see things as they really are.
Yeryüzündeki tüm canlılar karbon içerirler.
 - All living things on Earth contain carbon.
Eğer su olmasa canlılar yaşayamaz.
 - If it were not for water, no living things could live.
Ben nesneleri sınıflandırmada iyi değilim.
 - I'm not good at classifying things.
Aşağıdaki sözcüklere adıl denir ve cümlede özne olarak kullanılırlar. Onlar bir kişi veya nesne sunarlar.
 - The following words are called pronouns and are used as the subject of a sentence. They represent a person or a thing.
Tom ihtiyaç duymadığı birkaç şey satın aldı.
 - Tom bought a few things he didn't need.
Yapmanıza ihtiyaç duyduğum bir şey daha var.
 - There's one more thing I need you to do.
Profesör Brown konuları çok iyi açıklıyor.
 - Professor Brown explains things very well.
Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.
 - I don't like to leave things up in the air.
Hiç kimse şimdiye kadar böyle bir şey görmedi.
 - No one ever saw such a thing.
Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
 - Nobody could explain how the thing was made.