“Hinkydink” or “Bathhouse John,” or others of that ilk, were proprietors of the most notorious dives in Chicago.
Johnstone of that ilk = Johnstone from Johnstone.
My initial assumption was correct.
- Benim ilk varsayımım doğruydu.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
- Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
In 1958, Brazil won its first World Cup victory.
- 1958'de, Brezilya ilk Dünya Kupası zaferini kazandı.
The N8 will be the first device by Nokia with the Symbian^3 operating system
- N8, Nokia'nın Symbian 3 işletim sistemi kullanan ilk aygıtı olacak.
In spring, everyone wakes up early.
- İlkbaharda herkes erken kalkar.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
- Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
The Titanic sank on her maiden voyage. She was a large ship.
- Titanik ilk seferinde battı. O büyük bir gemiydi.
This is our ship's maiden voyage.
- Bu, gemimizin ilk yolculuğu.
My brother didn't like her from the first time he met her.
- Erkek kardeşim onunla ilk tanıştığından beri onu sevmedi.
This is the first time I've ever accepted a gift from a customer.
- Bu bir müşteriden hediye kabul ettiğim ilk an.
Only two things are infinite, the universe and human stupidity, and I'm not sure about the former.
- Sadece iki şey sonsuzdur, evren ve insanoğlunun aptallığı, ve ben ilkinden emin değilim.
The former half of the film was dull.
- Filmin ilk yarısı sıkıcıydı.
You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest.
- Beni ilkel bir ormanda yalnız bırakarak kampa geri döndün.
Jawaharlal Nehru was the first prime minister of India.
- Jawaharlal Nehru, Hindistan'ın ilk başbakanıydı.
The pledge to stop smoking cigarettes ranks among the top ten New Year's resolutions year after year.
- Sigarayı bırakma sözü her yıl ilk on Yeni Yıl kararı arasında yer alıyor.
What's your favorite song in last year's top 100?
- Geçen yılın ilk 100'ünde en sevdiğiniz şarkı nedir?
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
- Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
The driver said that the first bus starts at 6:00 a.m.
- Sürücü İlk otobüsün sabah saat 6:00 da hareket ettiğini söyledi.
Elementary school children go to school for a term of six years.
- İlkokul çocukları, altı yıllık bir dönem için okula giderler.
I've loved French cakes since elementary school.
- Ben ilkokuldan beri Fransız keklerini severim.
Who were the original people here?
- Buranın ilk insanları kimlerdi?
Layla was originally charged with conspiracy to commit murder. Not murder.
- Leyla ilk başta cinayete teşebbüsle suçlanıyordu. Cinayet değil.
Primitive calculating machines existed long before computers were developed.
- İlkel hesap makineleri, bilgisayarlar geliştirilmeden uzun zaman önce vardı.
They used those primitive tools.
- Onlar bu ilkel aletleri kullandılar.
Layla was Fadil's primary girlfriend.
- Leyla, Fadıl'ın ilk kız arkadaşıydı.
He is a primary school teacher, so he is used to dealing with children.
- O bir ilkokul öğretmeni bu yüzden o çocuklarla ilgilenmeye alışkın.
It was then the beginning of spring.
- O zaman ilkbaharın başlangıcıydı.
At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now.
- İlk başta işimden hoşlanmadım ama artık ondan hoşlanmaya başlıyorum.
I fell in love with Mary the very first time I saw her.
- Onu ilk kez gördüğümde Mary'ye aşık oldum.
From the very first time I saw her, I knew she was different.
- Onu gördüğüm ilk andan beri, onun farklı olduğunu biliyordum.
Sentence #2416352 is my first ever contribution in Tatoeba.
- # 2416352 numaralı cümle benim Tatoeba'da şimdiye kadarki ilk katkımdır.
The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner.
- Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.
This is the first time I've ever parked my car in the forest.
- Şimdiye kadar ilk kez arabamı ormanda park ettim.
The crocus is a forerunner of spring.
- Safran ilkbaharın bir müjdecisidir.
First of all, I'm very worried about my daughter's health.
- İlk önce ben kızımın sağlığı hakkında çok kaygılıyım.
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
Dachshund sausages first became popular in New York, especially at baseball games.
- Dachshund sosisleri ilk olarak New York'ta popüler oldu, özellikle beyzbol oyunlarında.
Starting to save is the first step towards a secure retirement.
- Tasarruf etmeye başlamak güvenli emekliliğe doğru ilk adımdır.
The first step is the hardest.
- İlk adım en zor olanıdır.
Now I see that I misunderstood the sentence at first glance.
- Şimdi, ilk bakışta cümleyi yanlış anladığımı görüyorum.
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
- Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
I saw Yoshida for the first time in five years.
- Ben, beş yıl içinde, ilk kez Yoshida ile görüştüm.
He went to Paris for the first time.
- Paris'e ilk kez gitti.
Check out some of these first-hand testimonials. I have to be as objective as possible.
- Bu ilk elden referansların bazılarına kontrol edin. Mümkün olduğunca objektif olmalıyım.
The reporter learned about war at first hand.
- Muhabir savaş hakkında ilk elden öğrendi.
I got the information at first hand.
- Bilgiyi ilk elden aldım.
Did you fall in love with her at first sight?
- İlk görüşte ona âşık oldun mu?
I fell in love with her on first sight.
- Ben ilk görüşte ona âşık oldum.
My first day in the university was rather boring.
- Üniversitedeki ilk günüm oldukça sıkıcıydı.
Today is the first day of spring.
- Bugün ilkbaharın ilk günü.
Tom's a first-time offender.
- Tom bir ilk kez yakalanan.
I saw a movie for the first time in two years.
- İki yılda ilk kez bir film izledim.
He went to Paris for the first time.
- Paris'e ilk kez gitti.
The world population reached one billion for the first time in 1804.
- Dünya nüfusu ilk olarak 1804'te bir milyara ulaştı.
She didn't like the horse at first.
- O, ilk önce atı beğenmedi.
No one believed me at first.
- İlk önce kimse bana inanmıyordu.
In the first place, fashions change very quickly.
- İlk önce modalar çok hızlı değişir.
How did you hear about Tatoeba in the first place?
- Tatoeba'yı ilk önce ne zaman duydun?
We have more in common than can be seen at first sight.
- İlk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönümüz var.
I recognized her at first sight.
- Ben onu ilk bakışta tanıdım.
You can believe me, because I heard this news first hand.
- Bana inanabilirsin, çünkü bu haberi ilk elden duydum.
I got the information at first hand.
- Bilgiyi ilk elden aldım.
Tom gave police a firsthand account of what had happened.
- Tom polise ne olduğuna dair ilk elden bilgiler verdi.
I experienced it firsthand.
- Onu ilk elden yaşadım.
It was my first night among strangers.
- Bu benim yabancılar arasındaki ilk gecemdi.
This is Dan and Linda's first night together.
- Bu, Dan ve Linda'nın ilk gecesi.
I fell in love with her on first sight.
- Ben ilk görüşte ona âşık oldum.
Tom met Mary at a party, and it was love at first sight.
- Tom Mary ile bir partide tanıştı, ve o ilk görüşte aşktı.
The man fell in love at first sight.
- Adam ilk görüşte âşık oldu.