ilerletmek

listen to the pronunciation of ilerletmek
Turkish - English
improve

I wanted to improve my Japanese pronunciation. - Japonca telaffuzumu ilerletmek istiyorum.

I would like to improve my French but I really have no time. - Fransızcamı ilerletmek istiyorum ama gerçekten hiç vaktim yok.

cultivate
better
worm
(Askeri) light
second
advance
Further

She wants to go to Beijing to further her career. - O, kariyerini ilerletmek için Pekin'e gitmek istiyor.

to cause (a disease) to worsen; to cause (a disease) to spread
set forward
push forward
(Hukuk) promote
drive on
prosecute
to cause or allow (someone, something) to move forward
carry forward
to advance; to improve; to better
to cause or allow (someone, something) to progress or improve
to cause or allow (something) to grow or advance
take forward
to cause (a timepiece) to gain time
forward
redound
edge
ilerletme
prosecution
ilerle
go on
ilerletme
(Politika, Siyaset) improvement
ilerle
proceed with
ilerle
move forward

We need to move forward. - İlerlememiz gerekiyor.

Could you move forward so we can close the door? - Kapıyı kapatabilmemiz için biraz ilerler misiniz?

ilerle
{f} proceeding
ilerle
proceed

How do we proceed from here? - Biz buradan nasıl ilerleriz?

We'll proceed exactly as you suggest. - Tam olarak önerdiğiniz gibi ilerleyeceğiz.

ilerle
got ahead
ilerle
{f} proceeded

The ship proceeded to her destination. - Gemi hedefine doğru ilerledi.

ilerle
get ahead

Do you want to get ahead in English? - İngilizcede ilerlemek istiyor musun?

ilerle
march on
ilerle
go ahead

Go ahead and ask Tom. - İlerleyin ve Tom'a sorun.

I suppose it makes sense to go ahead and pay the bill right now. - İlerlemek ve faturayı hemen ödemek sanırım mantıklı olur.

ilerle
advance

Stop the enemy's advancement. - Düşmanın ilerlemesini durdur.

They advanced to the river. - Nehire doğru ilerlediler.

ilerle
went ahead
ilerle
gone ahead
ilerle
{f} advanced

They advanced to the river. - Nehire doğru ilerlediler.

The soldiers advanced toward the town. - Askerler şehre doğru ilerledi.

ilerle
go#ahead
birdenbire işi ilerletmek
zoom ahead
birdenbire ticareti ilerletmek
zoom ahead
ilerle
progress

Check the enemy's progress before they reach the town. - Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.

Have you made progress in your studies? - Çalışmalarında ilerleme kaydettin mi?

ilerletme
pushing forward
ilerletme
furtherance
yavaş yavaş ilerletmek
edge
Turkish - Turkish
İlerlemesini sağlamak, ilerlemesine yol açmak: "Mektebiharbiyede öğrendiği ve daha sonra Galiçya cephesinde Alman subayları ile ilerlettiği Almanca ile askerî literatürü günü gününe takip eder."- H. Taner
İlerlemesini sağlamak, ilerlemesine yol açmak
ilerletme
İlerletmek işi